Hakkımda

Fotoğrafım
istanbul, kadıköy
hayatın keyfi kendi içinde saklı ..

2 Şubat 2011 Çarşamba

felsefe mi? yok daha neler!

"kafasına göre takılır" felsefesi ... arada sorarlar bana oğlum her yere yazıyorsun; bu ne ya? bi kafasına göre takılır olayı aldı gidiyo ... biz başka bişey mi yapıyoruz ulen sanki? cevap hemen patlardı bende: valla ben takılıyorum da sen naparsın takılırken bilmem ama emin ol düşündüğün gibi bişey değil! (erkek bel altı mantığı!)

kafama göre takılmak nedir? aslında çok da felsefik bişey değil ... bildiğini okumakla, karşındakine saygı duymanın karışık bir sentezlenmiş duruş biçimi ... ne diyosun be dediğinizi duyar gibiyim ... demeyen zaten anlamaya bile çalışmamıştır o ayrı!

bildiğini okumak nedir onu anlatıyım kendimce o zaman ... kısaca inat, araştırma, gözlem ve bakış açısı geliştirmeyi içeren bir yaklaşım tarzı gündelik hayata ... inat derken ters anlamayın ... bütün gözlem, araştırma ve bakış açısı geliştirmeden sonra kendi fikrini savunma babında söledim ... hemen arnavut olduğum çıkarımı yapılmasın ... hoş arnavutum! :)

karşındakine saygı duymaysa ... dinleme, yorumlama, fikir verme ve almayı içerir ki bunu Türkiye'de pek yapan yoktur! söz de yapar da öz de hikayedir! zaten ben de tam yapıyorum denemez!

ama işte bu ikisini birbirine karmalayınca aradaki zayıflıklar güçlü yönlerle çakışınca karşınıza ben gelmiş oluyorum ... her yaratık gibi zayıf, darbelenecek ve morartılacak noktalarım olsa da böyle yaşamanın bana çok büyük kayıplar getireceğini bilsem de kazançları da fena sayılmaz laf aramızda diyerek yola devam ediyorum!

kayıplar nedir? en basiti ... sevdiklerinizi kaybetmek ... en parasalı ... anarşist bir tarza dönüşürse işinizi kaybetme ... daha da durumu aşarsanız ... kendinizi kaybetme ve dellenmeye kadar varan bir kayıplar silsilesi ...

kazancınız nedir? en başa çıkılanı ... ağlarken bile gülebilme ... en zaman alanı ... genişleyen çevrenize hakim olabilme ... en cafcaflısı ... her anlamayana kendini anlatırken ki geçen eğlenceli period ... ki en sevmediğim şey anlatmaktır ... yaşa gör demek de ukalalıktır ... kısacası iki ucu boklu bir değnektir eldeki ... ama kokuya alışıosun zamanla!

bir de dengesiz yanı vardır ki ... hırslıyken seni bi anda yumuşatır ... yumuşak bir zamanında duruma göre bi anda taş gibi olursun ki bu soğuk yemiş tropikal bölge insanına dönmek gibi bişeydir ki ... hiç tanımadım ama tahminen mutasyona uğruodur ...

her daim hayat görüşünde kutup ayısı ve bedevi ... büyük taş baş yarar ... çok konuşanı öperler ... gibi felsefik görüş açılarını barındırdığını her geçen gün az sıyırtmalı veya en derinden anlarsın ki o ilk anki acı kadar tatlı bişey de yoktur! :)

bir dolu kayıptan sonra ... eee koyuver gitsin gibi kendini kandırma naraları da bol bol görülmekle beraber ... abi sen iyi bi adamsın ama seni ya severler ya da nefret ederler gibi abuk tanımlamalara da maruz kalırsın ki bu seni ne kadar anlamak istedikleriyle düz orantılı olabilir ...

ayrıca anlaşılmak gibi bir derdin olmadığını anlatırken bile anlaşılmak istendiğini, hep ilgi görmek istediğini düşünen toplum ve mahalle ahalisi olayı bir kademe daha yukarılara taşımak suratiyle seni afaroz etmeye kadar olayı ilerlete de bilir ...

her olayın arkasından ... kesin o yapmıştır laflarını az duymadık hayatımızda! eee insanın adı 9'dan 8'e ki neden bu iki rakamdır hiç anlamadım asla inmez! daha dorusu indirtmezler! haberiniz olsun!

ama herkesten farklı avantajları da vardır bu kafasına göre takılanların ... mesela kadınsa erkek ... erkekse kadın asla hayatından eksik olmaz ... daha dorusu bunu da oldurtmazlar! nedendir bilinmez şeytan tüylerinin bi kısmını bunlara geri kalanını da en uyuzlara dağıtmışlardır ... ama tüyü neresine takacağını bilemediğinden muzdarip bu ahali bir şekilde dik tutmuştur bünyeyi ilişki babında!

çok ilginçtir ki herkes onlarla eğlenmeyi severken onlar kimseyle eğlenmezler çünkü adı üstünde kafalarına göre takılırlar ... o kafa hep takılır bir tarafa ki asla etrafındakilere değil her zaman uzaktakine takar ki en büyük amacı kendine eziyet etmektir kimi zaman ...

deli doluyken dut yemiş bülbüle dönmesiyle tanınan kafasına göreciler ... bol bol içerler hayatın neşesinden ama asla kendilerine vermezler o neşeden ama kaynağın ana unsurlarıymış gibi herlese verirler ... verdikçe de köpürürler her biçim!

üzülürler ama belli etmemeye çalışırlar ki en beceremeyenlerdir bu belli etmemeye çalışma aşamasında ... hoş toplum bu halleriyle bile eğlenir o da ayrı!

kısacası nereye çeksen oraya gelmez ... çekmesen zaten aklına gitmek gelmez ... bi acaip bünyedir bunlarınki ... herkes kaldıramaz ... kaldırmaya çalışan genelde doktorluk olur ki yine de zaman geçtikçe nefreti azalır bi şekilde nötrleşir ... asla kin duyulmaz ... duyarsan zaten baş edemezsin ... o yüzden sallarsın gider!

acaip baskın olurlar ama hiç yapılarında yoktur ... ama kafasına göre takılmak biraz boşvermişliği de içine aldığı için hoşuna gider takıntılı zihinlerin sonunda kaptırırlar kendini bu ipe sapa gelmezlere ...

asla kural koymazlar ama kurallar kendiliğinden doğar onlarla yaşadığınızda ... bu da nası bi tezattır anlayana kadar zaten gideceğiniz yer bellidir ... bir koltukta derdinizi beyaz önlüklülere anlatır durursunuz; o da kapıdan sizi izler!

sonuç: eğlence de 1 numara ama birlikte yaşamda son sırada ki bünye oluşumudur kafasına göreciler ... ama asla pişman olmazsınız ... bi deneyin derim! kendim için bişey istiyosam çeker giderim! (gitmem ya!?!) :)

laf aramızda kendimi anlatmayı sevmem ama bayağı da anlattım he! :)

3 yorum:

  1. :) deniyorum bakalım ....

    YanıtlaSil
  2. Bu felsefeye uymak icin sanirsam babadan iyi bir para kalmali, cocuk yapmamali, hic evlenmemeli, is ve okul stresine girmemeli. Ye, ic yat gez olayi. Guzel aslinda. Ben cok takintiliyim. Asla kafama gore yasayamam. Sana mutluluklar diyim, ne diyim baska :) yerimizede eglen.

    YanıtlaSil
  3. sen de eğlenmezsem direk bırakırım bu felesefeyi anne!!!

    YanıtlaSil

Powered By Blogger