Hakkımda

Fotoğrafım
istanbul, kadıköy
hayatın keyfi kendi içinde saklı ..

28 Aralık 2011 Çarşamba

yalnızlık ...

çevrem geniş ... keyfim her zaman yerinde ... muhabbetlerim rengarenk ... gülüşüm hiç eksik olmaz ... pozitif olmak bünyemde doğuştan var ama ...

her zaman bir şekilde yalnızımdır ... aslına bakarsanız herkes bir şekilde kendi içinde yalnızdır .. öyle de olmalı ... yoksa iç dengeyi kuramaz bünye ... iç denge ... insan içn en önemli şey ... başkaları o dengeyi veremez kişiye ... ancak kendi verir ... çok sıkar ... çok yorar ama doğruyu bulmanın tek yolu iç dengedir ... onu sağlamak da kendinle kalmakla olur ...

bunalır insanoğlu ... efkarlanır ... sıkılır ... kaçış yoludur sosyalleşmek ... sıkıntıları iteleme yoludur ... kendini kandırma yolu ... kişi ancak kendi çözer sorununu ... onu da kendinle kalarak yapabilir ...

kendini kandıran insanı tanırım ... ben de kandırırım çünkü kendimi ... işime gelmez kimi zaman kendimle kalmak ... kandırırım ... ama bilirim çözüm olmayacağını ... sonuç ... yine de kendimle kalırım ...

yalnızlık ... asla kötü değildir ... bilinçli olana kendini temizleme yoludur ... kendinle barışma ... doğruyu bulma ... ötesi de detaylar ... çok sevmem detay ... sallarım ... sallamazsam bilirim o beni sallar ...

hayatın güzel yani KENDİ içinde saklı ...

3 Aralık 2011 Cumartesi

salla gitsin ...

insanlara kendini anlatmak çok aptalca olsa da bazen anlatmanın zorunlu olduğu zamanlar oluyor ... mesela acaip hoşlandığın bi insana anlatmazsan elden gidecek veya olmayacak gibi düşünürsün ki ne kadar saçma, başlarsın kendini anlatmaya, onla ilgili duygularını döktürmeye ... içinden dersin ki anlatmazsam nasıl etkiliycem ki ... çok gerek varmış gibi aptal saptal bir çabadır bu ... bazen de anlatırsın ki içinden geçeni anlayabilsin ... hoş bunu hiç kimse tam beceremez ... çünkü içindekileri bıraksan bazen çağlayan ötesi bi akıntıyla boğar karşındakini ... çok kurtulan olur da olan da olmuştur yani ... o yüzden bırak kendini anlatmayı da salla gitsin ... yaşayarak gören görmek istediğini zaten alır senden ... almayacağı tek şey önyargılarına esir olup gözünün içindeki parıltıdır ... parıltılı insanı severim ... konuşmasa da olur ... konuşunca çok daha güzel olur ama konuşmasın ... ben onu da anlarım ... anlamasam da sallarım ... o anlar neden salladım ...

salla gitsin arkadaş ... hayatın akışı değişir belki ama o akması var ya ... asla!!!

18 Kasım 2011 Cuma

özlemek ...

genelde yapıp da hoşuma giden şeyleri özlerim ... bazen olayın sıcaklığıyla insanları da özlemişliğim vardır ama genel anlamda nedense insan özlemem ... ilginç ... ama sanırım bu kırılıyor ... insan özlemeye de başladım ... hümanistliğimin derecesi bi basamak yukarı mı çıktı nedir? güzel bişey ... keyifli de ... sanırım doğru yolda ilerlemekteyim ... doğru yol neyse! ama hoşuma gittiği kesin ... insan özlemek ... iyiymiş!

yeni iş ...

firma büyük, iş zorlu, ortam gayet iyi, zaman dar ... zorlukları severim ... elimden geldiğince çözüm üretme odaklı olduğum için boş zamanım olmaması hem güzel hem keyifli bunca zaman boş oturduktan sonra ... birkaç kafama takılan kendimle alakalı, işe entegre etmem gereken kavram haricinde doğru yoldayım diye düşünüyorum ama beni tanıyanlar bilir ... böyle detayları fazla düşünmeyi sevmem ... bazı şeyleri yaşamadan kurmak saçmadır her daim ... yapılması gereken elden geldiğince konsantre olmak ve olayı sevmek ... gerisi gelir ...

kolay gelsin her daim!

7 Kasım 2011 Pazartesi

durulmak ...

her insanın şahsına münasır bir huyu vardır malum ... zamanla şekillenir, çeşitlenir, renklenir ama üstüne bi kıyafet gibi oturur ... mesela ayşe dersiniz iyi kızdır derler ... ahmet dersiniz biraz pısırık denir ... kaan dersin pis heriftir o denir ... nur dersin o konuya hiç girilmek istenmez ... aslında her insanın birden çok karakteristik özelliği vardır ama hep bir tanesi baskın çıkar ... bana da sen durulmaz bi adamsın derler ... detaylarına girmesem daha iyi ki zaten kelime kendini anlatıyor ...

doğrudur ... çevremin geniş olduğu ama hep yalnız olduğum ... boş çevren olunca pek bi önemi olmuo o kalabalığın ... ama evet durulması gerekli bi insanım kabul ediyorum ...

atalarımız ne demiş yanlışını kabul eden herkes ilk adımı atmıştır ... demedilerse de ben demişler gibi yapmayı tercih ediyorum şu an ... evet egom konuştu!! o.O

kısacası alp denince akla ne geliyor yazın desem kim bilir neler çıkar ama aşağı yukarı ulaşacağı nokta başlıktır ... iyi veya kötü ...

hayat devam ediyo ...


6 Kasım 2011 Pazar

özlemler ...

bazı şeyleri çok derinden özlüyorum ... ama susmayı öğrendim ... benim gibi konuşkan bir insanın susması ... açıklaması zor ama oluyor işte ... susmam gerektiğini bünyem söylüosa susabiliyormuşum demek ki ... susmalıyım ... susacağım da ... bazı özlemleri içimde yaşamak hoşuma gidiyo ... bi an üzüo sonra nedense acaip bir keyif verio ... bunu bozmak istemiyorum ...

özlemek zor ama çok güzel bişey ... umarım herkes bişeyleri, birilerini hayatının her anı özler ... kanın sıcaklığındaki o artışı, kalp atışındaki hızlanmayı umarım herkes bi kere de olsa hisseder ...

özlemek ... hayatımın bir keyfidir ... asla vazgeçmem ...

iş hayatı ...

10 ay sonra hızlı bir geri dönüş yaptım ... bakalım gelecek bana neler gösterecek ... umarım iyi olur ... umarım huzurlu olur ... umarım hep enerji dolu olur ... görüces ...

18 Ekim 2011 Salı

dengeli dengesiz ...

evet dorudur ... benim de bi dediğim bi dediğimi tutmayabilir ... bazen sabredip zamana bırakamadığım olmuştur ... evet kısaca dengesizim ama dengelisinden ... o nasıl bişey demeyin ... beni tanıyanlar anladı ne demek istediğimi ... ama kısaca söliyim ... benim dengesizliğim sadece kendime zarar verir ... başkası farkına bile varmaz bazen ... o yüzden dengeli sanar kimileri beni en dengesiz halimde bile ...

dengeli dengesiz ...

kahkalardayım şu an ... hoşuma gitti bu laf ... te allam!

şile ...


keyifli bir haftasonu geçirdim Şile'de ... ilk kez bu kadar detaylı dolaştım (araba içinde dolaşmak nasıl oluyorsa?) ... yağmurlu bir hava ama soğuk değil ... in-cin sokaklarda top oynuyor ... yazın hengamesi yok ... etraf sessiz ... Karadeniz deli gibi ... bir ordan, bir burdan gürlüyo ... balıkçılar fırtınanın dinmesini barınağa saklanmış bekliyolar ... bizim gibi düşünen birkaç keyif adamı İstanbullu da atlamış arabalarına havaya aldırmadan almış soluğu mekanda ... Şile güzel, Şile tatlı, Şile huzur dolu ...

İstanbul-Şile otobanı bile insanı rahatlatıyoken merkezi siz düşünün ... tam dolaşıyoruz ... mideden bir gurultu ... bi balıkçı görmüştüm sanki diyorum ... dolanıyoruz ... midenin ilk guruldadığı yere geri dönüyoruz ... dön baba dön olayına girmişiz haberimiz yok ... sonra bi anda şimşekler çakıo ve kendimizi mekanda buluyoruz ...

Şile'ye göre lüks ama çok keyifli bir mekanda rakı-meze muhabbeti yapalım diye oturuyoruz ... tam 5 saat oturmuşuz ... bu kadar keyif yapılmaz ... ayıp ... gece Şile'ye inerken artık yola çıkalım diyoruz ama içimden yine mi o gürültü demekten kendimi alıkoyamıyorum ... İstanbul'a burası bırakılıp gidilir mi? kalalım şurda bi otelde derken bi bakıyorum ki evimdeyim ... yol çabuk geçmiş ... olamaz!!! bundan sonra ben kullanmamalıyım arabayı o kesin!

çok keyifli bir cumartesiydi ... iyi ki akıl etmişiz ... iyi bir başlangıç oldu sanırım ... bazı geri dönüşler ilk seferinden de güçlüdür ... bakalım zaman bize ne gösterecek?!

anlaşılamamak ve gerçekler ...

bazen hepimize olur anlaşılamamak ... kendimizce iyi yaptığımızı sandığımız şey, karşı tarafın tam tersi anlayacağı bi durum halini alır ... siz iyi bişey yapmak isterken, o tam tersini anlar ... siz daha iyi olacağını düşünürken, o kesip atmayı tercih eder yanlış anladığı için ... herkesin bazen başına gelir bu ... istisnasız herkesin ...

AMA ...

acaba karşı taraf bilerek mi yanlış anlamıştır? özellikle mi işine geldiği şekilde düşünmüştür? sizin sölediklerinizi veya yaptıklarınızı bilerek mi çarpıtmıştır bişeylerden sıyrılabilmek için? işte bu olayın asıl cafcaflı noktasıdır ... bilerek yapıosa zaten ya sizinle bi sıkıntısı vardır ya da zaten siz boşuna uğraşıosunuzdur yeni öğrenmiş oldunuz bunu ...

ya bilmeden yapıosa ... harbi dediklerinizi anlamıosa ... aslında çözümü çok kolay ... iki kelime yeterli: zaman ve sabır ...

ilk durumdaki insanlarla işiniz olmasın ... ikinci durumdakiler için değer diosanız mücadele edin ama hala anlamıosa veya anlatamıosanız başka çözümlere başvurmalı ... mesela anlattığınız şeyden ödün vermek, alttan almak, onu da dinlemek gibi ...

hoş ... insanlar son zamanlarda kolaya kaçıp çekip gidiolar ... yapacak bişey yok ... çekip gidenle de zaten pek bi alakanız yoktur sanırım ...

mutlu olmamak için kendini zorlayan insanoğlu ... çekip gidince mutlu olamadığını bi türlü anlayamaz ... ilgi ister ama vermesini bilmez ... ilgi alır ama yetinmez ... ilginç bi yapı ... değişik bi yaklaşım ... yine de nefret edemiosun arkadaş ... o da ayrı bi nokta ...

gerçekler bazen olmamalı, yapmamalısın dediğini de olduruo, yaptırıo ... hayatı bu yüzden seviyorum sanırım ...

ne kadar anormal olsa da insan her daim sevilesi bi canlı ...

insanoğlu ... anormal olsan da sevious işte len uzatma!

10 Ekim 2011 Pazartesi

hayal kırıklığı mı? asla!

bazen yaşadıklarımızdan dolayı üzülürüz ... şevkimiz kırılır ... hayal ettiklerimiz olmadığı için üzülürüz çok gerek varmış gibi ... bişeyi unutmadığımız sürece sorun yok ama ... üzülmek de sevinmek de içten gelir ... bizim kontrolümüzde değildir ... işte güzel olan da budur zaten ... kontrol etmeye çalıştıkça elimize yüzümüze bulaşır ... ben işte bunu severim ...

bazı insanlar bizi üzer, bazılarını biz üzeriz ... bazen onlar saçmalar, bazen bizzat kendimiz saçmalarız ... bazen kırıp geçiririz, bazen onlar yapar bunu ... benim tek hoşuma gitmeyen saygının zorlanmasıdır ... hatta bitmesi ... işte o zaman dellenirim ben ...

olay anında kırıp geçirir bazen bünye, bazen kırıp geçirene denk gelir ... o an tepkilidir sonra düzelir ... kendine hakim olmaz bazen ama olması gerekir ... bazen de ipler kopmuştur gelişine herşey sölenir ... insan bünyesi bu ... herkesi bir görmeyeceksin ... onun tepkisini de tepkisizliğini de, umursamasını da umursamamasını da, sana saygı gösterip göstermemesini de soğuk kanlılıkla karşılayıp sen ne düşündüğüne bakacaksın ...

hayatımda asla duygularımı saklamadım ... bana gıdım saygısı olmayanlarla bile içimden geçti konuştum ... çok eleştirildim ... çok kullanıldım belki ... ama dönüp de bakıoum en ufak bi iz kalmamış ... demek ki bu da benim yapım ... geçmişiyle yaşayamaz bu bünye ... ancak ders alır ...

hayal kırıklığı var mı?

belki anlık ...

ama genel anlamda ... asla!

27 Eylül 2011 Salı

ilginç psikoloji!

hayatımda çok kötü şeylerle suçlandım ... ama her zaman bi mantığım vardır ... çoğu zaman da işler ... "biri kendinde en kusurlu gördüğü şeyi karşısında algılarsa direk o noktaya saldırır" ... kısacası kendi benim yaptığımı düşündüğü kötü şeyi çoktan yapmıştır ... onu saklamak veya kendince kendi suçunu hafifletmek için saldırır durur karşısındakine ... bilmez ki zaman geçince her şey ortaya kabak gibi çıkacak ... bilmez ki çıkınca o yaptıkları herkes tarafından bilinecek ... ama öyle bir durumdan da sıyrılma yolları vardır ... genelde "onun yüzünden oldu" veya "başka çarem yoktu" veya " o benden önce yaptı" gibi saçma sapan bahanelerin arkasına sığınarak yırtmaya çalışacaklardır ... zeki olanlar bu numaralara gelmez ve o insanı artık eskisi gibi sıcak karşılamaz ... aptal olanlar da zaten kendileri de o hareketi aynen yaptıkları için devam ederler bu tip insanlarla hayata ... bizlerle edemeyecekleri kesin ...

yaptığım hatalardan dolayı o kadar çok üzüldüm ki zaman zaman ama şimdi dönüp bakıyorum da bazıları için değmezmiş ... insan seven biri olarak ben bile bunu söylüosam düşünün bazı insanlar nasıl çevremizde? asla fazlasını vermeyeceksin insanlara, asla tepene çıkartmayacaksın, asla üzülmeyeceksin hak etmiolarsa, asla ama asla kale almayacaksın ... en büyük hatam hep kendimi savunmak, ortada bişey yokken bile açıklama yapmaya çalışmak oldu şu ana kadar ... kazancım ne peki? bir hiç! sanırım bazı kavramları değiştirmem lazım kafamdaki ... sanırım öyle çok daha iyi olacak ...

insan değişime hep açık olmalı ... kimse 7'sinde neyse 70'inde de aynı olamaz eğer çabalayıp, kafasını çalıştırıosa ... yan gelip yatan, uğraşmayan, umursamayan, önemsemeyen, dinlemeyen, gerçekleri göremeyenlerin kaçış yoludur insanların asla değişmeyeceğine inanma kavramı ... ben asla böle olmadım ... olamam da ... yapımda yok ... keyfime düşkünümdür ama böle değil ... beni tanıyanlar ne açıdan bilirler ... ama gerçekten tanıyanlar ...

hayat o kadar kısa ki bazı şeylere takılmadan hemen gerekli dersleri çıkartıp yola devam etmek lazım ... hayat kimsenin keyfini beklemez ... böyle düşünen insanlar da ... benim gibi ...

yaşamayı bilmeyen, gerçekleri göremeyen, dürüst olamayan, kendini eleştirmeyi bilmeyenlerle işim yok benim ... hayatımı bu tür şeylerle harcayamam ...

hayat güzel ...

14 Eylül 2011 Çarşamba

bilinçsizlik ...

bazı insanlar vardır ne cesareti olan ne de yüreği ... bazı insanlar vardır hem korkak hem de en büyük lafları eden ... bazı insanlar vardır hayatları boyunca hak etmediklerini alan ve utanmadan daha çok isteyen ... bazı insanlar vardır bencil ve sadece kendini haklı gören ... bazı insanlar vardır en sabırlı insanı bile delirten ve saçmalamaya devam eden ... bazı insanlar vardır aklı fikri para olan ve bel altından vurup hala utanmadan hakkı olmayanı isteyen ... bazı insanlar vardır bu saydıklarımı bana yaşatan ve hayatıma giren ... o bazı insanlar hadlerini çok aştı ... bundan sonrasına karışmam ... tehdit etmeyeceksin ... ne yapacaksan yapacaksın ... pislikleri temizlemekten bıktım!

5 Eylül 2011 Pazartesi

belirlenen belirsizlik ...

1 ayı aşkındır yazmıyorum ... vay be! iyi bi tatil olmuş ... yazacak çok şey var ama biraz toparlamalıyım ... 10 eylül gibi dönücem .. eyvallah!

28 Temmuz 2011 Perşembe

ve ...

hayat ... sil baştan ama bu sefer umutla dolu ...

teşekkür ederim ...

20 Temmuz 2011 Çarşamba

müzik dinlemeye başlayış ...


yaşımı tam hatırlamıyorum ama grubu ve şarkıyı söyleyince pek çoğunuz hatırlar o seneyi ... ordan yaşım da ortaya çıkar o ayrı :)

o güne kadar ablamın dinlediği "Michael Jackson-Madonna-vs vs" dışında "MFÖ-Nilüfer-Sezen Aksu-Kayahan" gibi sesleri hatırlıyorum evde sonra bir gün Ankara'dan İstanbul'a gezmek için geldiğimiz bir bahar günü hiç unutmam sevgili Dedemin çalışma odasında ablam ben dedem otururken radyoda çalmıştı bu şarkı ... o zamanın radyo yayıncılığını düşünün ... bir devrim niteliğindeydi benim gözümde ... daha çocuğum normaldir ... ve işte o şarkıyla başladı benim müzik dinleme tutkum ... söyliyim mi şarkıyı? gülmeyin ama!!!

Europe-The Final Countdown ... işte bu şarkıdan sonra bi daha herşeyden vazgeçtim belki ama en uzun süredir vazgeçemediğim tutkumdur müzik ...

Europe'u da burda yad ediyorum ... Ne şarkıydı be!



balyoz (stuck's choice)


Stuck's Balyoz

Malzemeler:

1 adet 70 cl Votka (her marka olabilir ... tercih Absolut)
1 adet 70 cl Cin (Gordon tercihtir fakat pahalı gelirse Gilbey's de olur)
2 adet 50 cl likör (benim tercihlerim muz, badem veya nane)
2 lt meyve suyu (genelde karışık veya portakal kullanıyorum)
2 çorba kaşığı nescafe
1 çorba kaşığı şeker
bolca kırılmış, ufalanmış, ezilmiş, hor görülmüş buz
5 lt'lik pet şişe
bol bol bardak

Hazırlanışı:

Öncelikle votka, cin ve likörler 5lt'lik pet şişeye eklenir. Böyle bi aşağı bi yukarı, bi sağa bi sola karıştırılır ... alkolün köpürmesi beklendikten sonra meyve suları eklenir ... hemen ardından ezik buzlar eklenir ve bi daha karıştırılır ... en son kahve ve şeker ilave edilip bir daha karışım kuvvetlice çalkalandıktan sonra servise hazırdır ... afiyet olsun ...

Önemli Not: Ya bu çok hafif yanında bira da içsek güzel olsak diyorsanız dememiş olun ... Etkisini içtikten yarım saat sonra göreceksiniz ... Birayı falan balyozun üstüne cila yaparsanız ne ala o ayrı ...


sex on the beach ...

acaip içerim de konu o değil ...

dün bi arkadaşla denizde seks ne güzel diye konuşurken fark ettim ... harbi denizde güzel de sahilde de güzel mi arkadaş?

ilk deneyimimi sahilin kumları üzerinde yapmış biri olarak direk bu soruya cevap veriyorum ... yok öyle bişey kardeşim! o kıçtan çıkan kumun hesabını ne ben yapıyım ne siz sorun ... git evinde seviş ya! yatak, koltuk hatta halı ne güne duruyo? (yuh diyen olmasın diye küvet, sandalye, balkon alternatiflerini söylemedim bile)

rahatına düşkün adam sevişirken bile konfor arıyo arkadaş!

rahat önemli!

gülmezsen gelmem ...

gülmeyi unutan insanoğlu ... valla gelmem ... harbi gelmem ... inan ki gelmem ... gülmeyi unutanın 5 metre yanına gitmem arkadaş ... toparlan ... silkelen ... bak harbi döverim ...

hayat pozitifistlerin hayatı ... yani henüz tam ele geçiremedik ama o da olacak ... eylemlerimiz devam ediyor ... eninde sonunda ele geçiricez ... o kadar ...

bak hala gülmüyor ... gebertirim!

19 Temmuz 2011 Salı

derin ... ne kadar?

paso içsel yazılar yazmışım sayfaya baktım da ... sanırım havadan!!!

eğlenceye geçelim o zaman insanoğlu ...

bu kadar organ konuşmak yeter !!!

parlak derken ...

gözlerimin içinin parladığını fark ettim biraz önce traş olurken aynada ... havuç falan da yediğim yok ... belki balık desen ... en son geçen ay mı yemiştim ya?! bişeyler olacak anlaşıldı yine atraksyonik bi duruma yaklaşıyorum hadi bakalım hayırlısı ...

arada bişeyin de farkına vardım ... çok üzdüm, üzüldüm, karışık şeyler yaşadım-yaşattım ama hala özümden vazgeçmedim ... bu güzel bişey ...

ben en iyisi arada aynaya bakıyım boş boş ... daha neler çıkacak kim bilir?! :)

bilmesen de olur ...

bilmesen de olur ... zaten isteseydin bilirdin gerçeği ... bilmek istemeyene zorla bişey anlatmam bünye olarak ... denerim de beceremem o ayrı konu ... insanoğlu ... işine geleni kullanmayı iyi biliosun ... bencil olmayı da ... işte bu nokta kopartır beni ... zaten yola koyulmuşumdur bile ... ben bile sonra fark ederim ...

hayat!! :)

serseri mayın ...

mayının olayını hepimiz biliriz ... böyle kendini bilmez ama herşeye zarar verir bi bomba türü yoktur dünyada ... nerde karşınıza çıkacağı belli olmaz ... toprağın dibi de olabilir, denizin ortası da, yeri gelir havada bile çıkar bu acaip alet karşınıza ... kimi insan gibi ...

benim "mayın insan" diye gruplandırmayı sevmesem de gruplandırdığım, hakaret etmek istemesem de bol bol ettiğim, yanına bile gitmek istemesem de mayın ya işte zoraki her an dibimde biten bir insanoğlu çeşidi ...

nedir "mayın insan"?

çok basit ... bilerek veya bilmeden her daim etrafına bi şekilde zarar veren ama kendi nedense, ne hikmetse zarar görmeyen, hatta "ben naptım ki?" edalarıyla her olaydan sıyrılan insan türü ...

dediğim gibi ikiye de ayrılırlar ... bilerek zararlılar ve kafadan eklemliler (bilinçsiz zararlılar) ... kafasına kafasına böcek ilacı sıkarak asla kurtulamayacağınız tiplerdir ... her an her yerde mantar gibi çıkarlar ortaya ... zararı verip direk sıvışırlar ... baş etmek zordur ama bi kere ettiğiniz an bi daha size bulaşmaz ... zaten o an başkasına zehrini akıtıyordur malum ...

kendilerine hiçbir faydaları yoktur ... her ne kadar inanmasalar da ... topluma da zararları çoktur ... böyle bazen içimizden "ne sümük gibi herif be" deriz ya ... onların arasında yaygınlardır bu embesil grup ...

en büyük özellikleri hep güleryüzlü olmaları ve alttan alttan çalışmalarıdır ... aslında fark edersiniz ama zehir yavaş yavaş etkili olduğu için hep tedaviyi geçiştirirsiniz ... ki zaten sonunda ölme noktasına gelmişsinizdir uyanınca olaya ...

tek çözümleri bazı insanların takdirle karşıladığım özelliği olan "sil-at" metodudur ... eğer biraz yumuşak olursanız; onlar sizi daha da yumuşatır emin olun ...

ne söylesem boş ... hepimizin etrafında bunlardan var ... hatta bize bile diyen vardır böyle kesin ... işte insanoğlunun farkı ... düşünüyoruz da in miyiz? cin miyiz? anlayın siz işte ... her kafadan bir ses felsefesi ...

zor kardeşim ... o yüzden tedbirli olmak lasım ... bigün mayın durumuna düşersek bu dediklerimizi hatırlamak şart ...

aman dikkat sağdan geliyoo!! ...

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Killswitch Engage - My Curse

http://www.youtube.com/watch?v=iPW9AbRMwFU

hayata dair ...

hayat ... yaşıyoruz geçiyor değil ... yaşamıyoruz ki geçsin! hep bir dert hep bir sıkıntı ... bi bencilleşiyorum kendimce bi başkalarını düşünüyorum fütursuzca ... bi takıyorum kafaya o arada geçen güzelim zamanı hesaplasam hayatımın yarısı haybeye geçmiş demektir ... "rahat insansın" derler bana ... evet doğrudur rahatım ama insanları da seversem takarım arkadaş ... ben de 2 ayaklıyım ... anladınız siz ...

ama hayatı yaşamak, zevkini çıkartmak varken aklım şimdi mi başıma geldi sizce? tabii ki daha önce 100 kere en aşağı gelmiştir ... yine gelecek ama en azından hayatı yaşamak istemek bile güzel be! bunu düşünemeyenler veya düşündüğünü sananlar ki belki ben de bu grupta olabilirim şu an (yok yok değilim! :)) onlar napsın?!

hayat akıp gidiyor arkadaş ... sen de mi akıp gideceksin? yoksa bir dala tutunup, diretip keyfini mi çıkaracaksın? karar senin ...

ben kararımı verdim bile ...

17 Temmuz 2011 Pazar

türk siestası ...


Akdenizliler'i severiz Türk Milleti olarak malum ... az biraz bize de bulaşmıştır Akdenizlilik .. her ne kadar su sporlarındaki derin (!) başarı grafiğimizi göz önünde bulundursak da idare ederiz bi şekil Akdeniz genlerimizle ...

Akdenizlilerin benim ilk aklıma gelen davranış biçimleri yaz aylarında özellikle "Siesta" diye tabir ettiğimiz ... "Kapalıyız arkadaşım ... hava sıcak yatıcam sonra gel beni sinir etme" modlarıdır ... bu mod o kadar meşhur olmuştur ki Akdeniz'e kıyısı olmayı bırak, kilometrelerce uzak ülkelerde bile bir yaşam biçimi olmuştur ... ne de olsa insanoğlu farklı ırklardan oluşsak da iş yatışa gelince nedense aynı düzeni alıyoruz ... yan yana konmuş fıçılar gibi düzenli bi şekilde yatarız arkadaş ... dokunanı da yakarız ...

Fakat her "Siestacı" ulusun kendine göre bir tarzı vardır ... hepsini anlatırsam blog sayfası kitlenir ama bir Türk olarak kendi milletiminkini anlatmayı kendime bir görev bildim ...

Öncelikle her millette olduğu gibi kendi içimizde paso bölünüyoruz bu konuda da her konuda olduğu gibi ... örneğin Akdenizli olmamasına rağmen sıcağı bahane ederek en güzel yatanlar iç bölgelerdeki arkadaşlardır ... ararsın açmaz ... açsa ses vermez (ki normal zamanda da böyleler) .. hadi çıkalım dersin çıkmaz ... gel sevişelim dersin ona bile gelmez ... sonra da "Sizde zaten deniz yok ki be ne sıkıcısın" der telefonu suratına kapatırsın ... ertesi gün hiçbişey olmamış gibi davranır ki hiç şaşırtıcı değil ...

İstanbul ahalisine gelecek olursak ki onlar her zaman en dertlidir çünkü kendilerince boş vakitleri yoktur ki "Siesta" yapsınlar ... külliyen yalan ... 2. sırada İstanbul ahalisi gelir yatış modunda ... ama asla yattığını kabul etmez ... söylemi "Zor şehirde yaşıyoruz. Yatmaya gelmez"dir de biz yemeyiz ... ne zaman bi boşluk bulsa ofiste bile yatar bu insan güruhu ...

Sıra asıl Siestacılara geldi ama sadece coğrafi mantıkta. Ege ve Akdenizliler ... onlara göre zaten hayat hep bi yatıştır ki son zamanlarda yurt dışından ithal ettiğimiz kimi sarışın kimi esmer kimi kumral çeşitli canlı organizmalar yüzünden bu yatış tam yatış moduna geçmiş ... üstüne de üreme yöntemine dönüşmüş ve hatta ithalatı kesip ihraç bile etmeye başlamışızdır kendi vatandaşlarımızı ... işin komik yanı çoğu ne o coğrafyadandır ne de yüzme bile bilmemektedir ... ne demişler sarışının adı var esmerin tadı var ... Yaşasın Türk erkekleri ...

Bizim gibi kafası hep rahat olmaya çalışıp da bi türlü olamayanların yatışıysa doğduğu gün başlar öleceği gün o nemli toprağın dibinde aynen yatış pozisyonunda biter ... eee alışmışız 9 ay anneden beslenip yatmaya, başka ne beklenir ki biz 2 ayaklılardan ...

her zaman yatış ... sonuna kadar yatış ...

dokunanı yakarım!


13 Temmuz 2011 Çarşamba

mutsuz insan dellenmesi ...

hayatta pek çoğumuz mutsuz zamanlar geçirmişizdir ... böyle keyif almadığımız ... elimizdekilerin bize yetmediği ... canımızın sıkıldığı ... hatta ortada bişey yokken paso asık suratla dolaştığımız günler olmuştur ... doğal ... her hayatın inişleri çıkışları var ... habire de keyifli olunmaz ...

fakat bi nokta var ki işte buna ben kendi içimde açıklama henüz bulamadım ... veya buldum da bulmuş olmak istemediğimden cümle olarak kurmuyorum ... kendi mutsuzken başkalarını da mutsuz etmek isteyen insanların davranışlarına kendimce de bi açıklama getirir gibi yapıp getirmiyorum ...

peki bu insanların sorunu nedir? anladık mutsuzsun da çevrendekiler de seninle birlikte niye mutsuz olmalı arkadaşım anlamış değilim ... zevk mi alıyorsun? yoksa deli falan mısın? henüz tıbbi bi açıklaması yok ... ama ruhsal olarak belki manyaksın diyebiliriz ...

peki neden böyleler? pek çok neden olabilir ... mutluyu kıskanmak, kendi istediği bişeyi başkasında görmek, hatta harbi mutsuz görünce insanları bundan zevk almak ... sebep nolursa olsun bu insanlar normal değil ey insanoğlu ... uzak durulması gerekilen insanlar klasmanında ilk üçe girer ... hatta o listeden hiç çıkmaz ...

peki napmalı? tabii ki hemen topuğa kuvvet bunların yanından uzaklaşmalı ... yoksa ya elinde kalır, ya mutsuz olur ya da sen de onlar gibi manyarsın ...

aman dikkat! mutsuz olmak kolaydır ... insan bünyesi kafaya takmasa olmaz malum!

çevreyi iyi seçmeli .. herkesle arkadaş olmaya gerek yok millet ... sallamayı da bileceksin!

9 Temmuz 2011 Cumartesi

gidenin arkasından ...

bu adam artık yolcu ... çok şey söylerdim ... ama öğrendim ... "boş laf konuşmak zaman öldürmekten öteye geçmez" ... dolu laflarımı başka zamana saklıyorum ... başka bir yerde ... başka birine ...

yapmam gereken çok şey var ... o yüzden hayatı yaşamaya dönüyorum artık ... yaşamak önemli ...

artık özgürüm ... yapmam gerekenleri yapmalı ve önüme bakmalıyım ... her zaman böyle oldu ve yine böyle olacak ...

elveda sana geçmiş ...

bekle beni gelecek ... geldim yoldayım dibindeyim be!

az sabret ... ben edemedim sen et bari! :)

8 Temmuz 2011 Cuma

bencil ...

kötü bi koku aldım sanki ... evet de koku bi tane değilmiş ... her yer kokuyo be!

insanoğlu her türlü salmayı sever ... doğal veya içsel ...

bu ne kokudur arkadaş?!

avenged sevenfold - buried alive

http://www.youtube.com/watch?v=6PRfDJQY_Y8

yolcu ...

bazen durmak zordur .. istersin ama duramazsın .. gidersin ama hep dönüp arkana bakarsın .. bıraktıkların aklında .. gidersin ama asla mutlu olamazsın .. arada sadece kendini kandırırsın .. geri dönmek istersin onu da yapamazsın .. ey yolcu .. yollar bazen zorlar insanı .. ayakların gider, benliğin kalır .. gözlerin arkadadır, vücudun diğer yönde .. hayatın kısadır ama düşüncelerin uzun .. sevgin büyüktür ama yansımalar küçük .. ey yolcu .. yine yollar seni bekler .. yeni yollar ..

her yola çıkış bir bağ bırakır arkada .. üzüntüler, sevinçler ve paylaşımlar bırakır .. yeni yolsa ümitler, umutlar ve yenilikler sunar yolcuya .. yolcunun işi zordur .. zordur alışkanlıkları bırakmak .. ama bi o kadar da çeker yenilikler .. yolcu .. kendini dinle .. kapat gözlerini ve dinle .. yolu zihnin bulacak ..

ama asla unutma hep bi yol olacak ..

ak-kara ...

insanların en büyük özelliği hata yapmalarıdır her daim ... hayvanlar gibi dürtülerimizle değil beynimizle hareket etmeye çalıştığımız için genelde (!) hata yapma olasılığımız yüksektir .. bu özelliğimize ek olarak en göze batan diğer yanımızsa hata yapsak bile "hayır doğrusu benim yaptığım" deme özelliğimizdir .. asla hatamızı kabul etmez .. bi de üstüne "hava" kaçırırız ..

hata nedir peki? kendince iyi olduğunu düşündüğümüz şeyleri söylemek, yapmak, yaptırmak suretiyle olayın akışının içine etme durumudur .. farkına varmayız çoğu zaman, kendimizce iyilik yaptığımızı düşünürüz, hatta doğrusu bu zaten diye diretiriz ama olayın içine etmişizdir .. farkına varmamız bi 100 yıl bile alabilir .. malum hani defterler dürülecek ya öbür tarafta .. aman he ben doğruydum sakın demeyin o tarafta direk ocak moduna geçerler ..

bi de laf taşıyanlar, abartıp anlatanlar hatta olmamış şeyleri kurgulayıp arada kafa karıştırmaya çalışanlar vardır ki bunlar ne işe yarar ben de çözemedim ... ama aklıma gelen bikaç şeyden biri acaip mutsuz oldukları ve kıskançlık içinde çaresizce çırpındıklarıdır .. laf taşıyan kadar onlara inananları da çok sevdiğim söylenemez .. hoş bazen işlerine gelen lafları alehte iyi kullanırlar yırtmak için durumdan ama yine de sevmem .. seveni de hiç görmedim ..

bi de sır saklayanlar veya gerçekleri görüp de olaylar çığrından çıkılmaz hale geldiğinde hareket edenler vardır .. "ya ayıp olur karışılmaz" diye düşünürlerken bakmışlar ki bazı şeyler saçma sapan durumu bozuyor hemen atılırlar araya ve olayı bi anda çözerler .. her ne kadar karışma kısmında rahatsız olsalar da severim bu insanları .. az ve özlerdir .. sayıları her geçen gün azalmaktadır ama iyilerdir .. her zaman bir tane vardır çevrenizde aman üzmeyin adamı ..

kısacası bu dünyada ak da var kara da .. karalar mevzilerini sıklaştırsalar da akların göz alıcılığı karşısında hala galip gelemediler .. ve umarım gelemeyecekler .. ama bu ortada kalan nötrlere bağlı .. ki en kalabalık da bu nötrlerdir .. ki nötr adam da hiç sevmem ..

ak-kara .. insanoğlu .. bi adam olamadın he ..

2 Temmuz 2011 Cumartesi

delikkodu ...

dedikoducu pis insanoğlu ... zevk alıosun da aynı haltı yaşayınca acaba naparsın? sanırım çocuk gibi ağlarsın!

pışpışlıyım mı?

reziller ...

gereksizlik ...

dün bir kez daha anladım ki gereksiz şeylerle çok uğraşıyorum ve insanları tepeme çıkarıyorum ... asla insanların hak ettiğinden fazlasını onlara vermeyeceksin ... kesinlikle sömürme ve saçmalama pozisyonu alıyorlar ... kim olursa olsun bundan sonraki felsefe ne kadar ekmek o kadar köfte ... bu bir kadın olsa da ... artık sıktınız ... sizin gibilere hayatımda yer yok ... olmamalıydı ... artık olmayacak ...

bu arada çapkın mıyım? evet! yapamayanlar düşünsün ... ve amacı başka şeyler olanlara inananlar ... ama desteksiz atan ve yalan söyleyenlere bi çift lafım var ... "hayat sizi zaten ezecek. bana gerek yok."

yolunuz açık olsun ... benim iyi kötü bir şekilde hep olmuştur ... yine olacak!

benden bu kadar sizin gibilere ...

yola devam etme zamanı ...

keyif adamlığımı yeterince bozdunuz ...

...

13 Haziran 2011 Pazartesi

davulun sesi ...

dün akşam evde iki arkadaşla seçim sonuçlarını izlerken ki halim aklıma geldikçe gülüyorum ... "hadi be olm 25,9%'da kalınır mı be? yuh ya!" diğer %50'yi görmemezliğe gelmemize rağmen, salağa yatmamıza rağmen ... gözümüze gözümüze halkımız saolsun tercihini soktu ... bizim araba da daha yola çıkamadan yolda kaldı ... benim tahminim bi tek mhp'de tuttu ki o da tutmasa kendimi camdan atardım sanırım ...

aslında üzülmemek lasım ... bunlar hep bir süreç ... belki daha 30 yıl yönetirler ... ülke bize göre elden gider ama politika böyle bişey ... kimler geldi geçti ... yine de eninde sonunda bu ülke bi şekilde yaşamaya devam etti ...

kimi zaman "Atatürk'ün kemikleri sızlıyor" dedik ... kimi zaman daha ileri gittik askeri destekledik tepemize gelip bizi daha da ilerletsin (!) diye uğraştık durduk ... kimi zaman "Yobaz" dedik indirilsin diye uğraştık ... kimi zaman "Bölücü" dedik karşısında durduk ... sonuç: ülke eninde sonunda bi seçim yapıp hayata tutundu bi şekilde ... sırf kendi fikrimize uymuyo diye ileri geri konuşmaktansa, acaba biz de böyle güçlü nasıl oluruz'u hiç düşünmedik ... sonra da habire eleştirdik durduk ... ben de yaptım ama yapıcı olmadıktan sonra sadece çeneye vuruyor arkadaş ...

kısacası artık adam gibi yapıcı bi şekilde kendimizi eleştirme vaktimiz geldi ... aslında her 10 yılda bir geliyor da, biz o ara askere güvenip durduk ... kendimiz çözeceğimize işi politika olmayan askere yükledik bu misyonu ... onlar da bazen egodan bazen zorunluluktan yapacaklarını yaptılar ... yıllar geçtikten sonra da askeri alkışlayanlar en büyük düşmanları oldu ne hikmetse ... işte bizim ulusumuzun en sevdiğim özelliği ... sırt dönmeyi çok iyi biliriz ... hoş asker de geldiğinde tek bildiği "sıkı yönetim" şeklini uyguladığı için bayağı antipatikleşti çoğumuzun gözünde ... ama napsınlar? halk gelin dedi ... gelin de şöyle yapın demedi ki ... onlar da geldi ve ayıptır sölemesi içine etti ve gitti ...

60-80 arası olanlar bugünümüze ışık tutuyo biraz iyi düşünürseniz ... bu halk baskıyı sevmez ... bazen ister evet ama çabuk döner ... şimdikilere de bence bi düşünme payı olmalı ... istersen %100 al bu ülkede ama asla egona yenilme ... yoksa biri çıkar ne ego bırakır ne de başka bişey ... işte RTE çıktı gerisi yalan oldu ... bigün o da gidecek başkası gelecek ... bu günleri iyi değerlendirip düşünmek ve özeleştiri yapmak lasım ...

chpyi düşünürsek ... kesinlikle Kılıçdaroğlu gitmemeli ama partide revizyona ve söylemlere çeki düzen verilmeli ... yıkıcı değil yapıcı eleştiriler yapılmalı ... muhalefet eski Baykal dönemi hizbiyle olmuyo işte ... halk istemiyo bunu ...

mhpyi düşünürsek ... bahçeli kalmalı ama kadro ve alt yapı değişmeli ... gençler daha aktif olmalı ... baskıcı bir yönetim tarzı değil, eleştirel bir sistem kurulmalı ... tek kafadan değil, çok seslilikten yana olunmalı ...

akpyi düşünürsek ... başarılarını tebrik ediyorum ... sistemli ve gece-gündüz çalışmanın sonucunu aldılar ... bunlar 90lardaki belediyecilik anlayışıyla pekişerek buralara gelen bir sistemler bütünüdür ... çalıştılar, sabrettiler ve başardılar ... fikirleri, görüşleri, yaşama bakışları bana zıt olabilir ama çalışkanlıkları ve fırsatları değerlendirmeleri herkese örnek olmalı ...

dün Türkiye seçimini yaptı ... bundan sonrasını merakla izliycem ... bakalım daha ne taşlar yerinden oynayacak ... eğer bilinçliyseniz siz de öyle yaparsınız ...

çünkü davulun sesini uzaktan dinlemeye alışmışsınız ... artık yakınlaşmanın ve davulu çalanı görmenin zamanı geldi ...

herşey bilinçli bireyin elinde ... umarım artık fark edersiniz ...

11 Haziran 2011 Cumartesi

seçtirmeyen seçim ...

bir seçimdir gidiyor ... hayatta hergün bişeyleri seçtiğimiz yetmiyormuş gibi sözde kendimizi yönetecekleri seçecekmişiz ... ne zaman? nerde? nasıl? bu ülkede ne zaman istediğimizi seçmişiz? ben o kısmı kaçırmışım galiba ...

bir tek bu ülkede galiba birileri başa geçmesin diye zorunlu birilerine oy veriliyordur ... benim kafamda kimse olmasa da en azından benim kafamla alakası olmayan, hatta nefret ettiğim mantıkta birileri var ki allahtan gidip oy kullanıyorum .. yoksa onu da yapmıycam .. ama dedim ya mantık ters ... kendi kafamda kimse yok birilerini engelliyces ya sözde gidip içime sinmeden basıyorum birilerine ... hatta öyle düşünceler kaplıyo ki benliğimi içimden "acaba barajı geçemeyecekse x partisine mi versem diyorum ki; normalde para versen vermem" diyorum içimden ... işte Türkiye'deki siyaset anlayışı ...

hele ki ülkenin belli kısmını temsil ediyorum diye ortalarda deli danalar gibi dolaşan bir bilinçsiz adaylar topluluğu var ki kendileri bile amaçlarını bilmiyor ... eşitlik der ırkçılık yapar bir mantık güderek hareket eden bu kitle denizin ortasında 50 yıl önce japonlardan kalmış bir mayın gibi ordan oraya sürüklenir durur ki bi 50 yıl daha sürüklenir mi? bunu da malum ordan geçen her hangi bir amerikan bandıralı gemi her an belirleyebilir ...

kısacası politikacılara da yüklenmeye pek gerek yok aslında ... onlara o kırmızı hatlı telefonlardan ne iletiliyosa onu yapıyorlar ... bi ters durum mu oldu ... hemen 5000 yıllık kasetler zört diye en alakasız zamanda piyasaya çıkıyor ... hadi onu da geç ... ulen insan bünyesi bu .. ister sevişir, ister uçkurunu bağlatır ... "yok arkadaş o yapamaz ... o bizi temsil ediyor ... düzgün dursun" diyorsanız; uçkur bağlatma fiyatlarını hemen burdan sizlere iletiyim ... yok öyle yağma .. ben yaparım temsilcim yapamaz falan bana bunlarla gelmeyin ... eşşek gibi de yapar arkadaş ... o kamerayı oraya koyan zihinleri de arada bir eleştirseniz ne güzel olacak ...

bir de üslup meselesi var tabii ... başımızdakine zaten lafım yok ... adam napsın yetiştiriliş öyle ... o da "ben geliştirmem kendimi ulen ... ananı da al git beğenmiosan" diosa diycek bişey kalıyor mu ey biz onları seçen yüce (!) toplum ... ne de olsa ana avrat gitmeyi pek bir severiz di mi? ;)

yeni gelenler eskileri aratır mı? genelde öyledir ... hatta %90 öyledir de bu sefer sanırım "DENİZE düşen yılana sarılır" durumu var sanki ;) hoş adama da yılan benzetmesi yapmayalım .. çoğu gelenden daha bilinçli o kesin ... en azından devlette yetişmiş ... o çarkın neler sindirdiğini herkesten iyi bilir ... bir hareket getirdiği kesin ... bakalım ateşi çabuk sönenlerden mi olacak? bir endişe var ama o da "DENİZ"den esen rüzgardan olabilir mi acaba? malum "Hizipsiz" bir toplum kendini her an çıplak hissedebilir bazılarına göre ...

yazarlara gelince ... daha doğrusu gazetelere ... kısacası "ulen bu kadar mı şerefsizsiniz" demek istiyorum bazılarına, bazılarına da "hapishanelerde yer kalmamış kardeş ... biraz bekletiyoruz ... yoksa yerin hazır" demekten başka bişey sölersem burda bile bulurlar beni "biplerler" diye düşünmeden edemiyorum ...

ve tahminim ... akp: %42 chp: %30 mhp: %14 BDP: 32 milletvekili

kısacası üzgünüm ama anayasayı kolay (!) çıkartırsınız!

rengimi çok mu belli ettim nedir :)

arkadaş ...

arkadaş kavramı kolay gibi görünse de zor bi kavram ... neden zor? çünkü herkes iyice bilinçsizleştirdi de ondan ... bir bencilliktir, bir çıkarcılıktır, bir Cem Yılmaz değişiyle adam sendeciliktir, bir vurdumduymazlıktır, bir bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasıncılıktır moduna büründü .. aldı başını gidiyor.

nerde o eski arkadaşlıklar söylemlerini az duymaz olduk artık ... sanki çok yaşlıyız ya ... al bi ukalalık daha ... kazık yiyen bu lafa sarılıyor ... ulen o zaman dikkat et yeme kardeşim ... ok ben de çok yemişimdir de, sonuçta o duruma getiren kendimi yine benim ... adamın hayvanlığını görememişim ... suç bende ... dikkat ediyorum da artık kimse kendisini eleştirir görmüyor ... hep haklıyız her konuda ne hikmetse ... herkes haklıysa arkadaş kim hatalı?!

Dünya globalleştikçe insanlar asosyalleşip içine kapanıyor arkadaş ... biz bünyeyi ilerletelim diyoruz millet içine kapanmaya devam ediyor ... biz çevreyi genişlettikçe, genişleyen çevre içine kapanıyor ne hikmetse ... o nasıl oluyor demeyin ... bi genişliyo bi büzüşüyo ... daha da açıklattırmayın bana ...

arkadaşlık eskisi gibi diil evet doru ... neden? çünkü amerikan ekonomisi üzerine yaşıyoruz arkadaşım ... tüketici toplum sonunda iliğine kadar arkadaşlık kavramını da emer yutar bitirir ... bu kadar basit ... çıkarım varsa arkadaşım yoksa o kim modunda yaşam formları yolda yürürken bile omzunuza çarpıp o mikrobu size de bulaştırabilir ... öyle nezleye benzemez adamı amuda kaldırır alimallah ...

eğer herşey çıkarsa ben de çıkarcıyım arkadaş ... eğlendiğim adamla dolaşırım ... iki çift laf ettiğim ... güldüğüm ... zekasını beğendiğim adamla ... yoksa sağa sola bi dönüp bakın embesil tabir ettiğimiz insan çok ... ne de olsa biz de birilerine embesiliz ... eee bencil toplum olgusu ... her zaman ben haklıyım arkadaş!

arkadaşlık ... zor zanaat kardeşim ... bilinçli olsan bi dert olmasan zaten dert değil de ne onu da bilmemek bi dert ... o yüzden ne diyoruz ... "koy gitsin! koy! koy be! koysana ulen!" biri gelir bniri geçer ... yeni 'arkadaşlıklar' egomuzundur ...

hey arkadaş! uzak durma ya! bişey yok!

10 Haziran 2011 Cuma

değişim ...

güzel günler her zaman bir yerlerde saklıdır ... hatta bazen güzeldir de bulunduğumuz günün biz kendimizden dolayı farkına varamayız ... kendimiz derken takıntılı zihnimiz, sorun yaratmak isteyen yüreğimiz, habire bulanan midemizden bahsediyorum ... hayatın güzel yanını bilsek de bazen görmek istemeyiz ... işte bizi diğer canlılardan ayıran en büyük özellik de budur ... hem düşünmek, hem de aynı anda duygu hormonlarını çalıştırarak kurgulamak ... herkesin bir hayat senaryosu vardır elbet ama herkes senaryoyu istediği gibi kurgulayamayabilir ... hani bazen içimizden gelen cümleleri kelimelere vuramamak gibi ... zaman geçer kafanıza ilk gelen şey "ya ben ne düşünmüştüm ne söyledim olur" ... herkesin de başına gelir bu aşağı yukarı ... bazen dut yemiş bülbül, bazen de susmak gerekirken papağan olmak gibi bişey işte ...

değişim kısmına gelince ... hayatın akışı içersinde hep inişler ve bi o kadar da dik çıkışlar vardır malum ... iniş rahat gözükür ama sonu pek iyi değildir ... çıkış için bazen çaba gerekir ki bezdirir ama sonuç acaip iyi olabilir ... genelde de zaten iyidir ... klasik olacak ama her inişin bir çıkışı var mıdır? o laf biraz güvenine ve hayata bakış açısına göre değişir ama evet çıkış hep aynı kalmaz ... iniş de zaten en fazla yerin en dibine olabilir ötesi de yoktur zaten ... önemli olan bu iniş-çıkış döngüsünde değişime uyum sağlayabilmektir ... çıkarken kendine hakim olmak, inerkenkinden daha önemlidir ... yok hakim olmazsanız bi bakmışsınız bi anda çıkmadan inmişsiniz ... her duruma motive olmak her bünye için kolay değildir ama önemli olan gözlemci olmaktır ... gözleyerek ineni de çıkanı da, kendinizce bir kurgulamayla ayakta kalabilirsiniz ... insanın en büyük yetilerinden biri eğer zihni açıksa çevresini analiz edip hemen uyum sağlayabilmesinden geçer ...

kısacası bana kalırsa kişinin inişi de çıkışı da yine o kişinin değişime olan uyumuyla düz orantılı gelişir ... koyuverip giden kişi yükselse de fark etmez ... inişte zaten koyuvermiştir ... sonu da pek iyi değildir ... güçlü, iradeli, mücadeleci olan kişilerse asla pes etmezler ... inseler de çıkacaklarını kafaya koymuşlardır ve o yolda çalışırlar ... ama onların da bi kötü yanı olur bazen ... acaip hırstan bencilleşebilirler ... etraftakileri yakabilirler ... hatta direk yanlız kalabilirler ... kimi zaman kendileri yüzünden kimi zaman da çekemeyenler yüzünden ... o yüzden denge önemlidir bu insanlar için ...

değişim her zaman olacaktır arkadaş ... önemli olan ne kadar kabullendiğindir ... elindeyse değişimi sağlayabilemektir ... gerisini zaten kurgulayaıp yaşayabilmektir ... hepimizde az çok zeka var ... arada bir kullanmak lasım ;)

7 Haziran 2011 Salı

eksiltme ...

birini hayatından çıkartmak bahanelerle olmamalı arkadaş ... istemiyorsan direk söyleyeceksin ... bahaneler uydurmakla ... saçma sapan suç atmalarla ... yalan dolanla olmaz bu iş ... birini çıkartmak zor gibi görünse de kolaydır ama kolay olduğunu anlamak zordur ...

insan birini hayatından niye çıkartır? eğer sevgiliyse başka birini bulduğundan çıkartabilir ... iyi bir sebep ... aynı anda 2 kişiyi idare etmek pek de kaliteli bi hareket değil ... veya artık sevmiyordur ... bu zaten başlı başına bir sebep ... veyahut seviyordur ama katlanamıyor, dayanamıyor, kendini kötü hissediyordur ... bu da olabilir ... mümkündür ... ama biri karşı tarafı bahane edip hayatından çıkartıyorsa işte orda bi acaiplik var demektir ... kesinlikle saklanan bişeyler vardır ki kokusu her zaman çıkar istesen de saklayamazsın ey yabancı!

peki insan hayatından birini çıkartınca kendini nasıl hisseder? genelde kötü der gibi bir havası olsa da insanın ... tam tersidir ... bi anlık şaşkınlık, bi kötü hissetme durumu, bi baş ağrısı ve mide bulantısı ... ertesi gün bi bakmışsınız ki hafiflemişsiniz ... işte aslında bu kadar düşündüğünüz period işte bu kadar kısa sürer ... yok ama ben takarım diyosanız o başka ... takmak serbest ... ama hayat kısa unutmadan ;)

peki sevgili değil de bi dostunuzu, bi arkadaşınızı çıkartıyosanız hayatınızdan ... hatta aileden birini ... işte o biraz yorucu olabilir ... inanın sevgilide daha çok üzülürüm diye düşünürsünüz de insan bünyesi böyle bişey işte ... sevgili tekrar bulunur ama iyi dostlar, daha da ötesi akrabalar bulunmaz ... akraba zaten bulunmaz ... yok git seviş çocuk yap onu sevicem dersen aileden birilerine o başka ... ama bu zor zamanları da atlanmanın iyi bir yolu vardır ... iç dinleme ... evet oturup kendinizi, hayatınızı, yaşanmışlıkları düşünün ... ama iyi düşünün ... bakın o zaman nası bi etki bırakacak? yine normalseniz toparlarsınız ... yok değilseniz ben sizi ıslah edemem ... bi şekilde edilin ne diyim :)

ama doğrudur ki her eksiltme iyi olmayabilir ... ve genelde de bi söz vardır ki bazen tutar "gelen gideni aratabilir" ... haberiniz olsun!

31 Mayıs 2011 Salı

kopup gidenler ...

zordur kopup gidenin arkasından bakmak ... susup oturmak hele bir de konuşacağın çok şey varsa ...

zordur sevdiğinin arkasından "nereye?" diye soramamak ... sorsan da cevap alamamak ...

zordur kopandan sonra dik durmak ... dursan da bi şekilde kendini kandırıyor olmak ...

zordur ağlamak da gülmek de ... zordur nefret etmek de artık sevmek de ...

zordur be kayıp olandan sonra özlemek ... özledikçe zorlanmak ...

eee be kadın ... koptun gittin ama zorluğun kaldı ...

zorlukla mücadele de bir o kadar zordur be arkadaş! çok zor!

zoru seven bünyeye bile dokunur ... dokundu be arkadaş!

güle güle ...

refresh urself ...

bazı zamanlar vardır ... çabalarsın ... uğraşırsın ... itersin ... itelersin ... orasından burasından çekmeye çalışırsın ama hiç fayda etmez ... işte bu zamanlar gelince insanın aklına asla olumlu şeyler gelmez ... hep bir kaos ... hep bir gürültü ... hep bir cümbüş ... soğuk kanlı olmak çok zordur ...

eskiden ben de böyleydim ... aynen yukardaki gibi ... her ne kadar karamsarlığım en fazla 10-15 gün sürse de, hep şunu söyledim sonunda kendime "sen elinden geleni, olabildiğince yapmaya çalıştın ... daha da yapardın ama bazen o dahalar ters etki yaratabilir ... o zaman önüne bak ... hep aynı şeyleri yaşıyo olman ters ve akıllanmadığını gösterebilir ama eninde sonunda anlayıp yola devam edeceksin ..." bu mantık güzel mantık ... uygulamada sorunlar çıkarsa da gerçekten güzel ...

evet yine bir virajı dönemeden arabayı şaranpole yuvarlamış bulunmaktayım ... ama hayrettir yine ölmedim ... araba kullanmayı bilmeyen ama asla da ölemeyen şoför ... bu kaçıncı araba oldu kim bilir ?!?! :)

peki napıcam? bir süre kazayı analiz edicem yine ... eski kazalarla benzerliklerini ve farklılıklarını kafamda oturtucam ... sonra napıcam? alışmış her zaman beterdir en kudurmuşundan mantığıyla yine gidip yeni bir araba alıcam ... yine virajlar, yine tümsekler, yine çukurlar ... ama asla vazgeçmiycem ... araba hurdaya çıksa da ... araba yarı yolda su koyuverse de ... yol uzun ... gitmek lasım ... sonu olmayan yolları hep sevmişimdir ...

hayatın devam ettiğini hissetmek güzel ... kendini tekrar tekrar yenilemek güzel ... yola yepyeni bir şekilde devam etmek güzel ...kısacası hayat yaşamak için aşırı güzel arkadaş!

o zaman kendimizi yeniliyoruz ... ve yola çıkmaya hazırlıyoruz ... yol uzun ... yol beklemez ...

iyi yolculuklar ey bünye ... senle gelenlere de aman dikkat! :)

19 Mayıs 2011 Perşembe

felsefe sevmez bu bünye ama ...

felsefe nedir?

yunandan gelen bir süreç midir? yoksa herkesin benliğinin bi tarafındaki egosuyla karışık, fikir alışverişi yaptığı, olayları tarttığı, ukala moda geçip insanlara fikir verdiği ama asla kendi uygulamadığı bir kavramlar kargaşası mı?

felsefe ... bazen "içine ettiğimin" diye başlayan cümlelerin esin kaynağı ... bazen "ne dedim ulen ben şimdi?" diye süre gelen bir sohbetin ana unsurlarından biri ... bazense "koy g.tüne gitsin" dedirten düşünce silsilesi ... evet felsefe geniş çapta yaşadığın her an kafanın, beyninin hatta çoğu iç organının himayesinde olan bir yaşam formu ...

peki ne işe yarar?

aslına bakarsanız pek bi işe yarar mı kısmından önce neden böyle bir kavramı bünyede barındırmak ister bu 2-ayaklı canlı organizma onu irdelemek lazım ...

evet neden?

mutluyken daha mutlu hissetmek, üzgünken daha da karamsarlaşmak için kullanılabilinir ... evet kesinlikle bu işe yarar ...
aşıkken düşünmeye, aptallaşmışken kendini kandırmaya yarar ... evet bu da kesin ...
iş yaparken farklı açılardan bakmaya, sohbet ederken düşünceyi ortaya koymaya yarar ... evet bu da mümkün ...
ama en önemlisi gözünü açtığın anda yeni güne bi şekilde hissetmene yarar mı? evet yarar insanoğlu ...
iyi veya kötü ... herkesin bir felsefesi vardır ... illaki herkesinki birbirine uymayabilir o ayrı konu ama felsefesi olmayana pek de insan denmez zaten ... genelde maymun, veya 4-ayaklı bazı sevdiğimiz hayvan isimleriyle sesleniriz o kişilere ... hoş onların da felsefesi 4-ayaklı olmaktır o da ayrı konu ...

genelin felsefesi yaşamaya devam etmektir ... doğru mu? evet doğru ...
kiminin felsefesi de diğerlerinin felsefesine katkı yapmaktır ... bu doğru mu? bu da acaip doğru ...
peki bu felsefe ne ilginç bişeydir ki insanların yönünü değiştirir, belirler ...

işte onu da gidip birine değil, egona soracaksın arkadaş ... felsefe kişiye hastır ... gidipte başkasına sorsan sana embesil cevaplar verir ukalaca sen de dinler durursun ...

felsefeyi primitiv formdan çıkartmak kişiye kalmış arkadaş ... bişeyleri de kendiniz yapmaya çalışsanız artık ... böyle "hayat" mı geçer ya?!

16 Mayıs 2011 Pazartesi

gülmek güzel şey ...




bu gülme olayı sanırım ben de hastalık gibi ... gülmesini sevmeyeni, somurtup oturanı sevmiyorum arkadaşım ... herkes bi şekil gülecek bu hayatta ... sinirlendirmeyin insanı! kızarım!

kelebek ... ama sevgi değil!

herkes her daim kelebek moduna geçebilir ... bunun erkeklikle alakası yok he beyler! malesef olay böyle ... sen de kelebek olacaksın kaçarın yok ... ama neyin kelebeği soru bu?

sevgi kelebeği ... nasıl desem? aklıma tayt giymiş, böyle ordan oraya koşan erkekler geldi bir an! yok ya olmaz! yok harbi olmaz! olmasın!

ne kelebeği olur erkekten?! düşündükçe aklıma iyiden iyiye hiçbişey gelmiyo ... bu iyiye mi işaret yoksa bende bi acaiplik mi var?! (Yok harbi tayt giyemem!)

neyse erkekleri es geçiyorum bu kelebek olayında ...

kadınlara gelirsek ... onlara göre onlar her türlü kelebek formuna geliyolar zaten ... kozayı bile kullanırlar, asla atmazlar ... nolur nolmaz birgün gözümüze sokmak gerekebilir ...

ama ...

sevgi kelebeği onlar olabilir mi?

görünüşte evet de icraatte sanırım bizim kadar sınıfta kalan var aralarında ...

abarttın diyenler iyice bi düşünün derim ...

hepimiz kelebeğiz ... ok ...

ama asla sevgi değil ...

biraz daha düşünün derim !!!

12 Mayıs 2011 Perşembe

dönüm noktası ...

habire kararlar alıyorum ama bi şekilde olmuyo derken bugün bir dönüm noktasıydı ...

sanırım kafamdakileri hayata ... olmaması gerekenleri de çöpe sallama vaktim geldi ...

bugün aklımdan ve yüreğimden geçenler beni yeni bir yola götürecek şeyler olmayabilir belki ama en azından bulunduğum yolun doğru yol olmadığını anlamam da bişeydir ...

hayat hergün yeniden başlar ... evet!

ama bugün düşünüklerimden sonra yarın bambaşka başlayacak ...

hayat hem ilginç ... hem keyifli ... hem de öğretici ... asla zor değil ...

zor yapan bizleriz ...

yeni seçimlerim bakalım bana neler getirecek ...

enerjim düşmüştü ama keyfim hep vardı ...

bundan sonra enerjimi yükseltme ve keyfime keyif katma zamanı ...

şaka bi yana seviyorum hayatın her getirdiğini ...

bu dönem de geçecek ve istediklerime ulaşacağım ...

hayat devam ediyor arkadaş!

9 Mayıs 2011 Pazartesi

terse akış ...

çok ilginç bir hafta geçirdim ... işe başladım ... cuma günü şutlandım ... ona sinirliyken, dün kız arkadaşımın artık beni sevmediğini öğrendim vs vs ... hayat gerçekten ilginç ...

iş konusunda bir şanssızlıktır gidiyor ama mutlaka kıracağım bu zinciri ... eninde sonunda kıracağım ... o konuda hep pozitifim artık ... kafaya takıyordum ... çünkü üretmem gerekiyordu ama geçen hafta bana bişeyi gösterdi ... hem de oldukça önemli bişeyi ... sabır ve oturaklılık ...

kız arkadaş konusuna gelince ... içine atıp biriktirdiği şeyler için ona kızamam ... yapı meselesi bu ... ama sıradan bir ilişki gibi görmediğimden dolayı bana söyledikleri içimi acıttı ... halledilemeyecek sorunlar yoktu ama sevgi bitmesi çok ayrı bişey ... bu kadar sert ve net bi şekilde söylenmesine kaynak olarak bi sürü şey çıkarabilirim ama artık saçmalık olur ...

zor zamanında yanında olmadığımı düşündüğü için başlayan bu olayı kendime örnek alıyorum ... ama asla ve asla geçmişimle yaşamadım ve eski kız arkadaşlarımın hepsini genel anlamda hep iyi andım ... hayatımdaki insanın belli zamanlarda daha anlayışlı olmasını beklemek sanırım büyük bir istek değil ama olmayınca da olmuyor ...

ilginç duygular vücudumun içinde dolaşıyor ... ne desem boş! hiçbir şekilde bir gıdım bile sevgimin azalmadığı birinden böyle şeyler duymak üzdü beni ... başka da söyleyecek bişey yok ... sorun çözmektense komple bitirmek bazılarına göre daha kolay bir yol ... olsun ... benim için değerli olan biriydi ...

bazen hayat terse yatırabiliyor insanı ... sanırım benim yatışım da kalkışım da zaman kavramına bakarsak biraz ağır oluyor bu sefer ... varsın olsun ... bundan da yırtarım elbet!

7 Mayıs 2011 Cumartesi

mal adam ...

dün ptesi işe başladığım yerden gayet edepsizce çıkartıldım ... 5 günde ... benden hızlısı olamaz ... şu ülkede ne oluyorsa bu beyinsizler yüzünden oluyor arkadaş ... eline 2-3 para geçen iş kuruyor bilinçsizce ... bazı insanlar sadece yeteneği (!) olan işleri yapsın .... herşeye bulaşmasın arkadaş! bi de mümkünse biraz kafası çalışsın ... mal patronlara bu ülkenin artık ihtiyacı yok ... kafa çalışan, eleştiriye açık, fikir üretmeye izin veren ve çalışanını destekleyen insanlar istiyoruz bu ülkede ama ne demişler ..."eşşeğe semer vursan da eşşek yine eşşek!"

19 Nisan 2011 Salı

uyumamış uyku ...

canlı olan herşeyi sevdiğim doğrudur ... nefes alan herşeyi ... uykumu kaçırsa bile, beni bazen üzüntüden kendimden geçirse bile severim canlı olanı ...

ama kadının yeri bir başkadır ... dişinin yeri ... seni her rahatsız edişinde bile aslında zevk alırsın ... fark etmen biraz geç olur ama onsuz asla keyfini çıkaramazsın ... senden farklı olması cezbeder ve yine farklı olması tiksindirir ... işte bu yüzden seversin dişiyi ... sende tezatları gösteren olduğu için ... sende tezatı sevdirdiği için ... seni sen yapanların en başında olduğu için ... annen olduğu için ... kardeşin olduğu için ... sevgilin olduğu için ... hayatının sonuna kadar yanında olduğu için ... dişilerdir seni geliştiren ve sensindir onun geliştiricisi ... bu döngü dünyayı ayakta tutar ... karşı cinslerin iletişimi = dünya düzeni ...

ne sen onlarsız ne de onlar sensiz olmaz ... kural bu ... birimizde kilit birimizde anahtar ... kapılar başka türlü açılmaz ...

seversin, aşık olursun, sevişirsin ve nefret edersin ... hayatın gerçeği bu ... sen bu döngüyü asla yok edemezsin ...

uykularını kaçıran kadına söyle ... hayat onla güzel ... uyumasan bile!

5 Nisan 2011 Salı

Sonisphere 2011 İstanbul


Geçen sene pek sahne tarafıyla alakam olmamıştı nedense (alkol kötü şey) ama bu sene iddialıyım bikaç grubu izliycem sanırım. Git gide eve yaklaşıyo yapılan mekan ... sanırım 3-5 seneye bizim salonda sahne alacaklar ... bakalım bu sefer ne atraksyonlar yaşıycas ... giden herkese keyifli bi haftasonu olsun ... içmeyi unutmayın! Kanımca dinlenmesi gerekilen ilk grup in flames gibi duruyo ama geçen sene rammstein için aynı şeyi söleyip dinlemeden eve gitmiştim ... o yüzden çenemi fazla yormıyım ... o gün gelsin bakalım neler görüces? yaşlandığımı hissediyorum bu konular için (ukala diyen sesleri duyar gibiyim!) arkadaşım ilk dinlemeye başladığımız günden bu güne tam 18 sene geçmiş ne diyim? Iron Maiden Rocks! In Flames Rocks! Alice Cooper Rocks!

hayattan zevk alabilmek ...

hayat nedir? zart diye sorunca cevap vermesi zor geldi di mi? bana da sorsalar "ya bi git" der muhabbete devam ederdim. Hoş içiyosam başlardım zırvalamaya o ayrı!

kısaca yaşadıklarının, yaşıo olduklarının ve yaşayacaklarının bir bütünüdür hayat. Bazen kendiliğinden gelişir, bazen düzeni sen bozarsın gelişmeye çalışır, bazen de biri müdaale eder tüm düzenin bozulur ... aşk kötü şey der geçerim bu noktada ...

peki hayattan zevk alabilmek nedir? ilk akla gelen mutlu olmak, eğlenmek, keyif yapmak, habire güleryüzlü olmak ... iyi de bişeyi fark etmediniz mi? bu kelimelerin başı da sonu da habire pozitiflik dolu ... sırf pozitif şeylerden mi zevk alırız? acaba olumsuz şeylerin de zevk verdiği olmamış mıdır hiç?

düşününce hayatı her kendime kattığım yeni şeyin zevk verdiğini bi şekilde fark ediyorum ... ve kattıklarımın çoğu ayıptır söylemesi pek de iyi zamanlarda bünyenin içine dahil olmuyo tahmin ettiğiniz gibi ... her üzüntüden sonra aynı konudan üzülmemeyi ... hatta olumlu taraflar çıkarmayı yani zevk almayı öğreniyorum ...

öğrenmek ... harbi arada klişe bi laftır. hiç de sevmem ama ukalalık modunda ... kısaca harbi yaşı yok arkadaş! hala gelip ablanın arkadaşları sana bişeyler soruyorlarsa, hala nesil farkından dolayı ailene bişeyleri açıklıyorsan ... gerçekten de öğrenmenin yaşı yoktur! yine de kılım bu lafa ...

öğrenmekle zevk almayı birleştirince acaip bi kavram çıkıyo ortaya ... analiz ederek mutlu olmak ... herkeste bi şekilde analiz etme yetisi vardır diye düşünüyorum. eğer yoksa geçmiş olsun mu denir ne denir onu da bilemiyorum ... en iyisi gidip bi için siz! analiz etmek detayı görmek demektir ... ve o yüzden en kıl olduğum başka bir söz aklıma geliyo şu an ... detayında saklı kavramı ... zevk almayı bilen insan en ince ayrıntısına kadar kemikteki iliği sömürdüğü gibi sömürür zevkin dibini ... hoş kötü bişey değil ... ama anlatış biraz korku filmi modunda oldu pardon ... ben de bu tiplere iyi bir örneğim ... baktım zevkini aldım sömürene kadar tepesine çıkarım ... yine kötü bişey gibi gözüktü!

zevk almayı beceremeyenlerin durumu ise daha bi ilginçtir ... onlar saten öyle yaşamak için gelmiş olabilirler dünyaya veya hatta dünyada olduklarının farkında bile olmayabilirler ... işleri eziyet çekmek, eziyet etmek, anlaşılamamak, bulduğunu kullanmak, vurup kaçmak, vurulup yamulmak, alavere dalavere, yalan dolan, vs vs vs ... daha da bişey sölemeye gerek var mı bilemedim!

aradaki farkı anlayan illaki vardır ... yok anlamayanlara kısaca söliyim ... doğallık ve sahte hayatlar ... tabii zevk almayı bilenlerin de kıvırdığı, kendi gibi olmadığı zamanlar vardır ... eee dibine kadar sömüreceksen zevki bazen dansöz olmayı da bileceksin ...

kısaca zevk almayı bil de nası olursan ol gel ... aşık veysel misali ...

4 Nisan 2011 Pazartesi

doğal ...

doğal insan ... nedir? aklındakini, beynini de kullanarak birebir vücut diliyle dışarıya yansıtması gibi bişeydir işte değil mi? peki bi soru ... kaç kişi tanıyorsunuz direk %100 böyle olan insan? ben söyliyim belki de hiç ... duruma göre tavrını politikleştirmeye veya ukalaştırmaya veya artistleştirmeye alışmış bir toplum içindeyiz ... peki bu niye? çünkü kendine güveni az ama herşeye ukala olmayı becerebilen, uyumsuz ama her türlü olayda fikir yürütebilen, içten pazarlıklı ama iyi görünmeyi becerebildiğini düşünen, yalancı ve etrafındakileri kandırdığını sanan bir sürü ezik var etrafımızda ... bu toplumun içindeki bireylerin en büyük derdi, kendinde eksik olduğunu kabul etmeyip, buna rağmen özgüvensiz olmayı başarıp, bunu başkalarıyla dalga geçerek veya hor görerek karşıya yansıtmalarıdır ...

o zaman aklıma şöyle birşey geliyor ... çocukken nasıl bir tramva geçirdin de ey arkadaşım böyle kendini bilmez bir hala girdin?

bu tip insanlarla uğraşmıycan ... kendi haline bırakacaksın ki nasıl olsa sabırlı olamayacak, sinirli bi tipe denk gelip ağzının payını alacaktır ... hoş aldığını bile çoğu model anlamayacaktır ya neyse!

ey insanoğlu senin davranışlarını incelemek gibi bi kavram da olmasa ben neyle uğraşıcam be!! :)

30 Mart 2011 Çarşamba

iş ...

sanırım bu sefer düzgün bişey buldum ... sorumluluk çok ama amaç para kazanıp sonrasına bakmak ... görüces!

29 Mart 2011 Salı

hava durumu ...

insanların çoğunun hava durumunu bugünlerde İstanbul'daki hava durumuna benzetiyorum ... Parçalı bulutlu, günün ilerleyen saatlerinde yağışlı ... Yeni güne gülerek uyanan çok az, illaki kafalarda bişeyler var. "Bi atın kafanızdan şunları" diyosun ama kendi kafan boş mu ki diyosun :) .. Gün ilerledikçe o kafa iyiden iyiye saçmalayıp, kurgulamaya başlıyo olur olmadık şeyleri ... Var olanı yok, yok olanı var yapıyo ... Sorunsuz başa dert katıyo ... Az da olsa güneşli olan bakış açısı başlıyo hafiften bulanmaya, sonra da kafamıza yağmaya ... Bu hava neden düzelmedi diyenlere açıklamadır: Etrafınızdaki nem oranını bi ölçün ... gerçek sebep orda yatıyo ... havalar düzelse bile çoğunuzda yağmur hep yağıyo!

21 Mart 2011 Pazartesi

döngü ...

her haftaya başlarken farklı fikirler insanın kafasında olabilir bazı zamanlar. Hatta abartmadan söylüyorum; herkesin kafasında farkında olmasa bile vardır bişeyler. Habire bi "umutla" başlarsınız haftaya; sonra tak "cuma" olmuş. O aradaki günlere nolmuş kimse bilmez; bazen de aslında bilmek istemez. En kötüde bile keyifli olmayı bilenler yırtar bu durumlarda. Mesela en yakın örnek ben! :) ama kafaya takıp da diğer haftaya da bunu yansıtanların işi zordur ki yanlarında durulmaz bu tiplerin. Acaip kasarlar, sizi de bi anda kastırma moduna sokarlar. Feleğinizi şaşar, içten yanmalı motora dönersiniz. Hoş suçlu o değil; sizsinizdir. "Ey insanoğlu madem bu kadar etkileneceksin ne işin var öyle adamın yanında" der benim bilincim. Hoş bazen ben de kendime laf geçiremem o ayrı bi nokta! :)

Bu her hafta başlangıçları bir döngü gibidir. Yeni bir atılım yapmadığınız sürece döner durursunuz içinde bu çemberin. Habire keyifliyim dersiniz de o keyif de sıkar bi süre sonra. Bazen döngü değişir ama döngü işte en nihayetinde. 360 dönmeye mehil almış bir insanoğlu. Bi içince döner bünye, bi de kendini kandırmaya başlayınca.

Gözü açılansa önce 270 sonra 180 gitmeye başlar. 270 yön değiştirir ama yine bi şekil döne döne gelirsiniz 360'a. 180'e "Galileo" karşıtı bir duruşla "Dünya düz kardeşim. Git git bitmez. Sonu yok. Bi yerden yuvarlanırız herhal" der yoluna bambaşka yerleri geçerek devam eder. İşte bu noktadır ki "Galileo"nun tezinin hayata uygulamadaki eksikliği ortaya çıkar. Bazen yuvarlanmaktansa, düz gitmek iyidir. Geride bıraktıklarınla yaşamaz, yoluna devam eder, yepyeni şeyler keşfedersin. "Galileo" bi konuda haklı ama insan bazen yaşanmışlıklarını özler. Tekrar yaşamak ister. Zayıflık kötü bişey değil aslında. Sadece hayat bu zaman kayıplarını yaşamak için biraz kısa.

Ben de eskiden döner dururdum. Malum yerçekimi! Bana tek yararı olgunlaşmamı sağlamak oldu. Hala da sağlar ama öne bakmak her zaman ilginçtir ve yeni şeyler gösterir insana! Bakmıosanız bakın! geç kalınmış bir durum yok! sadece hayat kısa malum, ölmeden denemek lasım! :)

Artık dönme be insanoğlu. Zaten içerken hep beraber dönüyoruz. Bari normalde yaşamayı keyiflendir.

Önüne bak. Arkana değil. Gününü ve geleceği yaşa, dünü değil.

Keyifli olmak senin elinde, en kötü zamanda bile! ;)

18 Mart 2011 Cuma

yasaklar ...

bu ülkedeki yasakların anlamsızlığını anlatmaya kelimeler yetmez malumunuz! içki yasak, sigara yasak, toplum içinde öpüşmeyi bile yasak eden yerler var, gazetecilik yasak, asker olmak komple yasak, nefes almak, herkesin içinde kafana göre takılmak yasak, muhalefet yasak, gülmek bile yasak, internette dolaşmak - bütün evrenin girdiği sitelere girmek, yazı yazmak, yorum yapmak yasak, sevişmek, sevmek, gelişine küfretmek, müzik dinlemek yasak, yasak oğlu yasak!

seviyoruz be yasakları ey insanoğlu ... hele ki bu ülkedeysek ayrı bi hoşumuza gidiyo ... Dünya bizi böle tanıo ... tanıtımın iyisi kötüsü olmaz di mi be insanoğlu?

vay anasına be!

10 Mart 2011 Perşembe

keyif ...

bu aralar her ne kadar bazı konularda sıkkın olsam da bişeyi fark ettim ki benim beynim keyif yapmak için programlanmış ... anlatması zor ama herşeyi keyifle bağdaştırabilme yeteneğine sahibim ... bi çeşit mutantımsı bi durum mu? yoksa sonradan kazanılmış bir hastalık (!) mı bilemedim ama acaip hoşuma gidiyo bu durum ...

keyif yapmak da bi sanattır!

acaba gurme mi olsam?! :)

2 Mart 2011 Çarşamba

çember ...

hayatın çok ilginç bir yönü vardır herkesin bildiği ... başına gelen bişeyi tekrar yaşıyomuşsun gibi hissedersin defalarca ... kimisi "dejavu" der buna; kimisi "uzaylı" sanar kendini ... asıl olan insanın değişime uğrarken, değişmeye anarşistçe yaklaşan taraflarını fark edememesidir ...

anarşizm tarihi bile bu değişmeye uğrayıp yola devam eden, ya da değişmeyen zihinlerle doludur ki oturup size anarşizm tarihini anlatacak değilim. Gidip alın kitap okuyun. Sizle mi uğraşıcam be?!

bazı laflar geliyo aklıma gündelik hayatta hepimiz kullanmışızdır ... birine kızarsın "bırak ya! 7'sinde neyse 70'inde de odur insan" der geçersin ... "bazen annesi de böyle zaten. kime çekmiş" der sallarsın konuyu ... (sallaman gereken bi konudur emin ol!) harbi doğrudur bu tez ... insan zor değişir kardeşim. Değişirse de öyle bir değişir ki kendi bile şaşırır anı anına olan bitene ...

hayattan ders almak kavramı var ya ... komple yalan ... amerikan yalanı misali ... kardeşim zaten mantıklı bi adamsan olaydan kotarırsın ... malsan paso dersimi aldım der etrafta moron gibi dolaşırsın ... evet itiraf ediyorum arada moron olmuşluğum vardır ama olmayan varsa ya ben ya da o insan değil ... o kadar!

burdaki ana nokta habire "ulen ben bunu daha öncede yaşamıştım" lafını 1000 kere söylüosan arkadaşım, bi acaiplik olduğunu kabul et ... sen moronluk mertebesinde hızla yükselen bir değersin ... yok eğer söylemlerde azalma varsa tedaviye tepki veriyosun ama ilaçları fazla abartma!

bu çember daraldıkça iyi yolda gidiosun ... çember büyüdükçe ayıptır söylemesi olay biraz boka sarmış demektir ki sana tavsiyem ya dağa çık ya amazonlara tatile git ya da safari falan yap ... insanı en çok kendine getiren şey yine kendidir ... yalnızlık da her daim kötüye yorumlanmaya çalışılsa da belli durumlarda oldukça kullanışlı bir arıza durumudur ...

çebmeri daralt yoksa daralan sen olursun!

22 Şubat 2011 Salı

peşbeş ...

hayatın her evresinde haksızlığa bi şekilde uğradığımızı düşünürüz. Doğrudur da. Uğramışızdır kendimizce. Delirir. Dellenir. Hatta bazen psikopatlaşırız. Adam öldürenimiz bile çıkar. Ama hiç şunu düşünmeyiz. Biz haksızlığa uğradık da acaba kim peşkeş çekti diye? peşkeş de hayatımızın bir parçasıdır bir şekilde. Kankaya iltimaz geçeriz. Arkadaşı kollarız haksız olsa da. Sevmedikten sonra karşımızdaki asla haklı olmaz. Elimizdeki gücü kendimize göre kullanır insanları mutlu ederiz. Pardon biz mutlu oluruz. Zevk ve sefa içinde yaşamak için en kel alaka adama para karşılığı kendimizi bile satarız. "Dünya böyle. Ben napıyım" der üstünü de örteriz kendimizce olayın.

Asla fark etmeyiz her peşkeşin bize peşbeşe mal olduğunu. Her peşkeşin tokat gibi yüzümüze pislik çarptığını. Hatta bazen ederiz ama gözümüz dönmüş bi kere yola devam eder pislikle oynarız bir çocuğun çamurla oynaması gibi. Atalarımız bazen iyi demiş. Demek ki peşkeş ilk canlıdan beri var kardeşim. "Alışmış, kudurmuştan beterdir!"

Hayatın verdiği ders: Enseye şaplak göte pandik yaşamayı seviyosan ses etmiyceksin haksızlığa uğradığında o zaman. Ama yok bi de yüzsüzüz her boka itiraz da ederiz. Bu insaoğlu adam olmaz hocam! Olanı görülmemiştir. Sadece oldum gibi yapanlarla takılırız fütursuzca. Nasıl olsa biz de bi şekilde peşkeş-peşbeş döngüsüne girmişizdir. "Giden de gelen de vurabilir." sorun yok. Alışmışız. Vurmaya da, vurulmaya da. Bol bol yüzsüzlüğe de.

İnsanoğlu sen ne şirin şeysin öyle. Maşallah egon popondan büyük! Hadi geç(ir)miş olsun!

14 Şubat 2011 Pazartesi

çok götürgeçli uğrangaç ...

bu hayat denilen zımbırtı arada benim dışımda turlar atmaya bayağı alıştı ... uğradığı zaman bişeyler getirir gibi olsa da paso giderken getirdiğini de götürüyo manyakoğlu manyak! dönüp bakıyorum da 31 yılda Türkiye'nin yarısını tanımış gibiyim ... tanımadıklarımı da aşağı yukarı tanıyo gibiyim ... malum bazı kek kalıpları cuk oturuyo topluma (ki hiç sevmem ama bol bol yaparım genellemeleri ... huyum kurusun!-ne demekse?!) bana acaip mutluluklar getirirken, çok acaip hüzünleri arkasında bırakıp gitmiştir bu şuhursuz yapı ...

Hayat nedir? böyle doğarız ... büyürüz ... yaşarız ... ölürüz gibi gayet düz mantık bir olgu değil mi kardeşim?! eee peki neden acaip anlamlar yükleme derdindeyiz? hayatın tokadını yemiş ... bu ne demek şimdi ya? adamın zaten dayak yiyeceği varmış yemiş demeyiz de sanki hayat suçluymuş gibi yükleniriz ... yahu kendi kaşınmışsa kaşımışlardır ... beni bol bol kaşıdılar mesela ... afiyetle yedim! tokum!

bu hayat denilen zavazingo bol bol getirir ... iki katı götürür kardeşim! dengesi yoktur ... hani bazen yürü ya kulum dedi deriz bazılarına ... aldı götürdü falan ... yok öyle bişey birader! insan metabolizması izin vermez buna ... biz takmaya programlı bir canlıyız ... en iyi de bile takmazsak bişeyler ters gidiyo zanneder bu sefer de buna takarız ... takmadan olmaz!

hadi takmadık diyelim ... bunu gören takanlar bırakır mı ya yakamızı? yok böyle bişey! inanmayın buna valla pollyanna çarpar! onun hikayesi bile gelen vursun giden vursun ama ben hep mutluyum değil mi ki açık açık söylüyorum mutlu falan değil valla söyledi bana! çarpılıcam galiba!!!

bu hayat kardeşim kısaca çok götürgeçli uğrangaçtır ... böyle arada uğrar bişeyleri bırakır ama senden bol bol alır götürür ... düşünün bi ... neden götürmesin ki? biz mutluyken takan bi yaratığız ... takmasak bile taktırtırlar en cukkalısından kardeşim kandırmayın kendinizi ... çünkü kafamız bozuk ... bünye zayıf ... kışın dışarda kıçı donan ev kedisi gibiyiz ... bünye alışık değil böyle habire mutlu olmaya ... olmaz ... rahatız olmak lasım di mi? yoksa sağlıklı olmazsın di mi ey manyak insanoğlu?!

kendimizden biraz mutlu adamı gördük mü çıldırırız ... olamaz ... olmamalı ... oldurmam ... en sonunda da olmadı der biz bu sefer mutlu oluruz başkasının mutsuzluğuyla ... üstünüze afiyet bu kadar da öküzüz!!!

öküz demişken ... erkeklerin genel hareket tarzına demiyorum ona göre!!!

kısacası bu hayat denilen alet bize sömürmeyi öğretir ... üstüne katarsın cebin dolar ... üstüne katarsın çevren genişler ama en nihayetinde bünye belli ... başlarsın bencilleşmeye ... kimi der koruma mekanizması kimi der ben böyleyim ... yemezler kardeşim ... o ego ye ye bitmez!

arada sevmeyi bilenleri de nedense paso karanbol yaparız! napalım ya? geçmiş olsun! insan olarak doğman suç kardeşim ... versem sen de yer misin?!

2 Şubat 2011 Çarşamba

felsefe mi? yok daha neler!

"kafasına göre takılır" felsefesi ... arada sorarlar bana oğlum her yere yazıyorsun; bu ne ya? bi kafasına göre takılır olayı aldı gidiyo ... biz başka bişey mi yapıyoruz ulen sanki? cevap hemen patlardı bende: valla ben takılıyorum da sen naparsın takılırken bilmem ama emin ol düşündüğün gibi bişey değil! (erkek bel altı mantığı!)

kafama göre takılmak nedir? aslında çok da felsefik bişey değil ... bildiğini okumakla, karşındakine saygı duymanın karışık bir sentezlenmiş duruş biçimi ... ne diyosun be dediğinizi duyar gibiyim ... demeyen zaten anlamaya bile çalışmamıştır o ayrı!

bildiğini okumak nedir onu anlatıyım kendimce o zaman ... kısaca inat, araştırma, gözlem ve bakış açısı geliştirmeyi içeren bir yaklaşım tarzı gündelik hayata ... inat derken ters anlamayın ... bütün gözlem, araştırma ve bakış açısı geliştirmeden sonra kendi fikrini savunma babında söledim ... hemen arnavut olduğum çıkarımı yapılmasın ... hoş arnavutum! :)

karşındakine saygı duymaysa ... dinleme, yorumlama, fikir verme ve almayı içerir ki bunu Türkiye'de pek yapan yoktur! söz de yapar da öz de hikayedir! zaten ben de tam yapıyorum denemez!

ama işte bu ikisini birbirine karmalayınca aradaki zayıflıklar güçlü yönlerle çakışınca karşınıza ben gelmiş oluyorum ... her yaratık gibi zayıf, darbelenecek ve morartılacak noktalarım olsa da böyle yaşamanın bana çok büyük kayıplar getireceğini bilsem de kazançları da fena sayılmaz laf aramızda diyerek yola devam ediyorum!

kayıplar nedir? en basiti ... sevdiklerinizi kaybetmek ... en parasalı ... anarşist bir tarza dönüşürse işinizi kaybetme ... daha da durumu aşarsanız ... kendinizi kaybetme ve dellenmeye kadar varan bir kayıplar silsilesi ...

kazancınız nedir? en başa çıkılanı ... ağlarken bile gülebilme ... en zaman alanı ... genişleyen çevrenize hakim olabilme ... en cafcaflısı ... her anlamayana kendini anlatırken ki geçen eğlenceli period ... ki en sevmediğim şey anlatmaktır ... yaşa gör demek de ukalalıktır ... kısacası iki ucu boklu bir değnektir eldeki ... ama kokuya alışıosun zamanla!

bir de dengesiz yanı vardır ki ... hırslıyken seni bi anda yumuşatır ... yumuşak bir zamanında duruma göre bi anda taş gibi olursun ki bu soğuk yemiş tropikal bölge insanına dönmek gibi bişeydir ki ... hiç tanımadım ama tahminen mutasyona uğruodur ...

her daim hayat görüşünde kutup ayısı ve bedevi ... büyük taş baş yarar ... çok konuşanı öperler ... gibi felsefik görüş açılarını barındırdığını her geçen gün az sıyırtmalı veya en derinden anlarsın ki o ilk anki acı kadar tatlı bişey de yoktur! :)

bir dolu kayıptan sonra ... eee koyuver gitsin gibi kendini kandırma naraları da bol bol görülmekle beraber ... abi sen iyi bi adamsın ama seni ya severler ya da nefret ederler gibi abuk tanımlamalara da maruz kalırsın ki bu seni ne kadar anlamak istedikleriyle düz orantılı olabilir ...

ayrıca anlaşılmak gibi bir derdin olmadığını anlatırken bile anlaşılmak istendiğini, hep ilgi görmek istediğini düşünen toplum ve mahalle ahalisi olayı bir kademe daha yukarılara taşımak suratiyle seni afaroz etmeye kadar olayı ilerlete de bilir ...

her olayın arkasından ... kesin o yapmıştır laflarını az duymadık hayatımızda! eee insanın adı 9'dan 8'e ki neden bu iki rakamdır hiç anlamadım asla inmez! daha dorusu indirtmezler! haberiniz olsun!

ama herkesten farklı avantajları da vardır bu kafasına göre takılanların ... mesela kadınsa erkek ... erkekse kadın asla hayatından eksik olmaz ... daha dorusu bunu da oldurtmazlar! nedendir bilinmez şeytan tüylerinin bi kısmını bunlara geri kalanını da en uyuzlara dağıtmışlardır ... ama tüyü neresine takacağını bilemediğinden muzdarip bu ahali bir şekilde dik tutmuştur bünyeyi ilişki babında!

çok ilginçtir ki herkes onlarla eğlenmeyi severken onlar kimseyle eğlenmezler çünkü adı üstünde kafalarına göre takılırlar ... o kafa hep takılır bir tarafa ki asla etrafındakilere değil her zaman uzaktakine takar ki en büyük amacı kendine eziyet etmektir kimi zaman ...

deli doluyken dut yemiş bülbüle dönmesiyle tanınan kafasına göreciler ... bol bol içerler hayatın neşesinden ama asla kendilerine vermezler o neşeden ama kaynağın ana unsurlarıymış gibi herlese verirler ... verdikçe de köpürürler her biçim!

üzülürler ama belli etmemeye çalışırlar ki en beceremeyenlerdir bu belli etmemeye çalışma aşamasında ... hoş toplum bu halleriyle bile eğlenir o da ayrı!

kısacası nereye çeksen oraya gelmez ... çekmesen zaten aklına gitmek gelmez ... bi acaip bünyedir bunlarınki ... herkes kaldıramaz ... kaldırmaya çalışan genelde doktorluk olur ki yine de zaman geçtikçe nefreti azalır bi şekilde nötrleşir ... asla kin duyulmaz ... duyarsan zaten baş edemezsin ... o yüzden sallarsın gider!

acaip baskın olurlar ama hiç yapılarında yoktur ... ama kafasına göre takılmak biraz boşvermişliği de içine aldığı için hoşuna gider takıntılı zihinlerin sonunda kaptırırlar kendini bu ipe sapa gelmezlere ...

asla kural koymazlar ama kurallar kendiliğinden doğar onlarla yaşadığınızda ... bu da nası bi tezattır anlayana kadar zaten gideceğiniz yer bellidir ... bir koltukta derdinizi beyaz önlüklülere anlatır durursunuz; o da kapıdan sizi izler!

sonuç: eğlence de 1 numara ama birlikte yaşamda son sırada ki bünye oluşumudur kafasına göreciler ... ama asla pişman olmazsınız ... bi deneyin derim! kendim için bişey istiyosam çeker giderim! (gitmem ya!?!) :)

laf aramızda kendimi anlatmayı sevmem ama bayağı da anlattım he! :)

erken gelen ...

bu sabah defne joy'u duyunca geçmiş aklıma geldi ... ömer kardeşim ... elimizde büyüyen murat kardeşim ... en yakınımda olan ali kardeşimin ufak erkek kardeşi ... bu sene ölen daha 19 yaşındaki dostlarımız ... 3-4 yıl önce yanımızdan ayrıldıktan yarım saat sonra ölen 20-21 yaşındaki arkadaşlarmız ... ilk zamanlar afallıyor insan ... inanmak istemiyor ...

ömer ... can dostum ... kötü günlerimde yanımda olan insanın ölümünü öğrenişim bile aklıma geliyo ... bir elimde bira karşımda dostlarım ve bir anda biri ömer öldü biliyorsun di mi diyo? ben ömer'i yurt dışında sanarken ömer ölmüş ve bana ailesi dahil kimse sölememiş ... şok! ... kalbim küt küt atıyor ... beyin damarlarım genişliyor ... göz yaşlarımı durduramıyorum ... napacağımı şaşırıyorum ...

murat kardeşim ... haberleri izlerken trafik kazaları üstüne dönüp duran bir muhabbet ... küfrediyorum ... yine kaç kişi öldü diye ... sonra ekrana bir bakıyorum ... arabanın içindeki murat! boynu kırılmış ... inliyor ... napacağımı şaşırıyorum ... telefona sarılıp insanları ağrıycam arıyamıyorum ... cenazesine gidemiyorum ... bana abi demesine izin verdiğim tek insan ... gözümün önünde ekranlarda ölüyor ...

ölen bütün dostlarım aklıma geliyor genç ölümleri görünce ... elim kolum buz kesiyor ... ağzımdan kelimeler dökülmek istemiyor ... napacağımı şaşırıyorum ...

ve kendime biraz gelince hep söylediğim, kendi kendime dinletmeye çalıştığım cümle tekrar aklıma geliyor ... "ya bu hayatı doya doya yaşa, ya da herşeyi kafaya tak ve yaşarken öl"

defne joy ... umarım gittiğin yerde senin gibi canlılarlasındır ... hayata renk katan ... kendi dışındakileri de etkileyen ve keyif veren ... ailesine ve çocuğuna nası sahip çıkıyosa gittiği yerde de bütün hayat felsefesine sahip çıkan parlak bir yıldız, bir alev olursun ...

seni ve senin gibi genç yaşta aramızdan ayrılan herkesi seviyoruz ve asla unutmayın herkes gibi hep aklımızdasınız ...

kendinize orda da iyi bakın ... nası olsa bigün biz de size katılacağız!

28 Ocak 2011 Cuma

dal ve ağaç ...

insanlar bazen zayıf düştükleri zamanlarda ilk buldukları dala sıkı sıkıya tutunurlar ve o dal bazen hayat boyunca tek tuttukları şey olur ... ağacı komple tutmak varken! ... zor anlar da bile tek kalmayı ve herşeye tek göğüs germeyi bilmek gibisi yok! yoksa biz de ilerde ağaç değil sadece tutunulan bir dal oluruz!

önemli olan dalların ana kaynağı olan ağaç olabilmektir ... ağaç olmak tohumdan başlar ... kişi tohum olduğunu bilmeden ağaç olamaz ... dal olmaya ve öyle kalmaya mecburdur ...

ancak güçlü insanlar mutlu olur ... dallarsa günü kurtarmaktan öteye geçemezler ... ağaçtan bi kere koptukları zaman ölmeye mahkumdurlar ...

ağaç olmak kişinin özünde vardır ... sonradan asla olunmaz ...

o yüzden ağaçlar herkesin yaptığını yapmaz, sabretmeyi ve beklemeyi iyi bilirler ...
ağaç bulduğunuz anda mutlaka hayatınız boyunca ona sahip çıkın yoksa elinizdeki dalla yetinirsiniz!

18 Ocak 2011 Salı

kalbimi verdiklerime ...

umarım her zaman mutlu olursunuz ... benimle olduğunuz günlerdeki gibi ... umarım o gülen gözleriniz daha da parlar ... umarım hep sevmeyi seçersiniz ... sevmekten vazgeçmek kendinden vazgeçmektir çünkü ... hepinize kalbimden bir parça verdim ... umarım ilerde anlarsınız ne demek istediğimi ... bir parçanız da her zaman bende ... isteseniz de istemeseniz de fark etmeseniz de ... o parçalardır beni ben yapan ... hepinize teşekkürler ... bugünlerimi sizlere borçluyum ... hep mutlu olun!

film şeridi ...

bu sabah hayatım gözlerimin önünden geçti 5-6 saniyede ... çok kısa ama çok derin ... neler yaşamışım? neler hissetmişim? neler görmüşüm? 5-6 saniyede geçti gözlerimden ... çok şeyler kaybedip, çok şeyler de kazanmışım ... sevmişim, sevilmişim, değerini bilememişim, bilememişler, elimdekilerle asla yetinmemişim ama kimi zamanda uyuşmuş güne ayak uydurmuşum ... duruma motive etmeye çalışmışım kendimi ... çok kırmış ve kırılmışım ama çok gülmüş ve güldürmüşüm de ... çok dostum olmuş, bi o kadar da nefret edenim ... başına buyruk yaşamışım çoğu zaman, bazen de bırakmışım başkasına kendimi ... istediklerimi aldıkça hedeflerim artmış, doymamışım ... işte o zaman başlamış kayıplarım da ... üzülmüşüm, hayıflanmışım, tekrar geri almak istemişim ... olmamış ... daha da uzaklaşmışım ... ebediyen kaybetmişim ... ama olgunlaşmışım ... kaybettiklerimden bile kazançlar elde etmeyi öğrenmişim ... yoluma devam etmişim ... hatıraları bir sandığın içinde kalbime gömmüş, yepyeni sandıklar almışım kendime yeni anıları saklamak için ... kapımı kimi zaman kapatmış, kimi zaman sonuna kadar açık tutmuşum ... kimi zaman çocuk olmuşum, kimi zaman herkesten olgun ... hayatın güzel yanını kavramışım kimi zaman, kimi zaman bilinçsizce salıvermişim kendimi ... doğrularımla yaşamışım kimi zaman, kimi zaman doğruları kınamışım ... çok sevmişim kimi zaman, napacağımı bilemeyip saçmalamışım ... kaybetmişim kimi zaman, geri kazanacağım diye daha da uzaklaştırmışım ... hayatın akışına kızmışım, müdaale etmek istemişim, bazen iyi olmuşken bazen kötüleşmiş, yoldan çıkmışım ... hep gülmüşüm hayata en zor zamanımda bile, bazen üzülenle üzülmüşüm ... daha çok gencim, ne yaşadım ki demişim kimi zaman, kimi zaman da neler yaşattım insanlara, kötüyüm ben demişim ... kimi zaman sevilmişim kimsenin sevilmediği kadar, kimi zaman aşık olmuşum ... hayatımı doya doya yaşamışım ... her zaman ... doymak demek üzülmek de demek arkadaş! o zaman ben mutluymuşum bi şekilde be benliğim ... beni bazen tam tersini düşünmeye itsen de mutluyum! kaybettiklerimin anısına!

4 Ocak 2011 Salı

baştan mı? yoksa aynen devam mı?

yeni bir yıldan herkesin bir beklentisi vardır. Abartısız. "Ne beklentim olacak ya?" diyenlerin iç seslerini duyar gibiyim. "Sus be. Herkes fark edecek." endişeleri yüzlerine yansır. Farklı olma isteği midir bu? "Ben herkes gibi değilim. Olamam. Olmamalıyım" nmantığı mıdır? Yoksa "Ne zaman beklesem, hiçbi halt olmadı ki. Bu sefer de akışına bırakıyorum ulen" nidaları mıdır? Fark etmez. Yine de bu bile bi beklenti değil mi? Akışına bırakmak isteğinin doğurduğu bir beklenti.

Kimisi para ister, kimisi sağlık, kimisi aşk, kimisi yeni şeyler ama değişmeyen birşey var ki herkesin istediği, koskocaman bir umut!

Kötü insanlar ne ister bilemiyorum. Tabii ki kimi zaman ben de kötü oldum. Başkasını üzdüm. Hakkını yedim. Bildim veya bilmedim. Artık bi önemi yok. Ama asla kötüler ne ister bilemedim. Keşke film modunda yaşansa hayat. O zaman aşağı yukarı en azından tahmin ederdim.

Benim de doğal olarak vardır bikaç isteğim. Burda saymaya gerek yok. Zaten kimsenin de ilgisini çekmez sanırım. Ama bir tek isteğim her zaman herkesin isteğidir galiba.

Herkes her zaman gülsün. Asla kötüyken bile tebessüm etmeyi unutmasın.

Bu bir başlangıç mı? Yoksa habire aynı şeyi mi istiyorum?

Sanırım habire aynı şeyi istemek bile yeniden başlıyor içimde.

O zaman başlangıcın devamı diyelim biz buna.

Herkes için dopdolu bir yıl olsun.

Mutlu olmayı unutmayın! Hayat takarak tüketilemeyecek kadar kısa!
Powered By Blogger